Sağlık Rehberi

İnme(Felç)


Beyin damarlarının aniden tıkanması yada yırtılması neticesinde beynin hasar alması ve ortaya çıkan belirtilerin 24 saat ya da daha uzun sürmesine inme denilir. 24 saatten kısa sürede düzelen durumlar için geçici iskemik atak (GIA) denilir. Geçici iskemik atak yaşandığında belirtiler geçici  olsada tıpkı kalp anjinası sonrası kalp krizinin gelmesi gibi geçici belirtilerin ardından ağır bir felç durumu oluşabilir. Geçici iskemik atak (GİA)  geçiren insanların %5-10'u 1 ay, %15-20'si 1 yıl içinde büyük bir inme geçirmektedir.

İnme sırasında beyin damarlarındaki tıkanma veya kanamaya bağlı olarak etkilenen beyin bölgesinde hasar oluşur ve kısa bir sürede o bölgedeki hücreler ölür. Buna bağlı olarak da vücudumuzla ilgili bazı fonksiyon bozuklukları görülür. İnme sırasında oluşan belirtiler;vücudun bir tarafında uyuşma, kuvvetsizlik, tam veya kısmi görme kayıpları, dilde dolanma, konuşamama yada konuşulanları anlayamama, dengesizlik, çift görme gibi  belirtilerdir. Karşımızdaki insanın yüzü eğildiğinde, konuşamadığı yada peltek konuştuğunda, bir taraftaki kol ve bacağı tutmadığı, yere yığıldığı görülmüşse veya yatar pozisyonda kadırmaya çalıştığımızda bir tarafa düşüyorsa, anlamsız bakıyor, size anlamıyor veya anlaşılmaz şekilde konuşuyorsa, yürürken dengesiz veya yalpalıyorsa, çift görmeden şikayet ediyorsa o kişi büyük olasılıkla felç geçirmektedir. Bu belirtiler geçici bile olsa mutlaka hemen hastaneye başvurulmalı ve nedeni araştırılmalıdır. Eğer inmeyi düşündüren herhangibir belirti yaşıyorsak tıpkı kalp krizinde olduğu gibi acil bir müdahale gerektiren durumdayız demektir.

İnmenin ağırlığı etkilenen beyin bölgesindeki hasarın derecesine göre, dolayısı ile her hastada farklı şiddette seyreder. Bazı hastalarda bulgular günler haftalar içinde düzelirken, hasar ağırsa bu durum, aylar sürebilir. İnme geçiren hastada bir yılda hızlı bir düzelme olup  felçte kısmen veya tamamen iyileşme görülebilir. Bir yıldan daha uzun süren bulgularda  düzelme çok daha yavaş olur.

İlk kez inme geçiren bir insanın sonraki yıllarda yeniden inme atakları geçirme riski diğer insanlara göre yüksektir. Bunun nedeni genetik nedenler, yaşam tarzına bağlı damar sertliğinin ilerlemesi, hastanın şeker ve tansiyonuna dikkat etmemesi, sigaraya devam etmesi, hareketsizlik ve düzensiz ilaç kullanımı olabilir. Aslında inme kalp ve damar sisteminin hastalığıdır. Beyne giden şah damarı gibi ana veya beyin içindeki daha ince damarların etkilenmesi ile ortaya çıkar. Damar tıkanmasına bağlı olarak gelişen inmenin en önemli birkaç nedeni vardır;

Birincisi kalp kaslarının hasarlanmaya bağlı zamanla düzensiz çalışması, kalp ritminin bozuk olması durumudur. Buna  aritmi veya atrial fibrillasyon denilir. Bu durumda kalp odacıkları içinde oluşan pıhtının kopup beyin damarlarına giderek bu damarları tıkamasına bağlı felç ortaya çıkmaktadır.

İkinci önemli neden beyne kan, oksijen ve besin götüren şah damarlarında veya beyincik bölgesine giden daha ince olan vertebral arter denilen arkada yer alan  damarlardaki daralma, bu damarlarda oluşan plakalalardan pıhtı kopması veya bu damarların tamamen tıkanmasına bağlı olarak gelişen felçlerdir.

Diğer nadir nedenler ise beynin içinde yer alan daha ince damarların başlıca kontrolsüz şeker, tansiyon hastalığı, hareketsiz yaşam, sigara, alkol kullanımı ve diğer pekçok genetik nedenlerle, pıhtılaşma bozukluğuna bağlı ve çok sayıda nadir  hastalıklar sonucunda hasarlanması veya tıkanmasıdır.

Tıkayıcı damar hastalığına bağlı olarak gelişen inmenin nedenini araştırmak amacıyla hem kalp yönünden inceleme yapılması hem de boyun ve beyin damarlarının incelenmesi gereklidir. Kalp içinde oluşabilecek pıhtılar, ateroskleroz denilen büyük damarlarda oluşabilecek plakalardan kopan pıhtılar ve küçük damarlarda oluşan hasarlar neticesinde olan küçük damar tıkanıklıklarının olası nedenleri araştırılmalıdır.

Bir diğer inme nedeni de beyin içindeki damarların yırtılarak beyin içine kan dolması sonucu ortaya çıkan kanayıcı (hemorajik) inmelerdir. Beyin damarlarındaki baloncuklar, damar yumakları gibi durumlar günün birinde aniden kanayabilir. En önemli neden genellikle yüksek tansiyondur. İnmelerin %15'ini oluşturur.

İnme tanısını koymak için ilk yapılması gereken acil işlemler, nörolojik muayene, kan tetkiki ve beyin tomografisidir. Kan şekerinin aşırı yüksekliği veya düşüklüğü veya beyin tümörleri sonucunda ortaya çıkan klinik bulgular, sara nöbeti, migren, psikolojik nedenler inme bulgularını taklit edebilir. Bu nedenle inmeden şüphelenilen hastalarda hemen kan şekeri bakılması ve beyin tomografisi veya MR görüntülemesi  yapılması önerilmektedir.

Beynin damarında tıkanıklık oluşması nedeniyle oluşan felçlerde acil dönem tedaviler benzerdir. Ancak, daha sonraki ataklardan korunmak için uygulanan koruyucu tedaviler farklılık gösterir.

Geçmişte, inme geçiren hastalar için özel bir tedavi yoktu. Tıbbın gelişmesi ile günümüzde pıhtılaşmanın neden olduğu inmelerde ( kanamaya bağlı olanlarda değil) ilk 4.5 saatte hastaneye başvurulduğu durumda, pıhtılaşmanın neden olduğu tıkayıcı inmeler için pıhtı eritici ilaçlarla inmenin tamamen iyileşebilme şansı vardır. Bu tedavinin uygulanabilmesi için inme hastalarının hızlı şekilde tedavinin yapılabildiği uygun hastanelere ulaştırılması gerekir. İlk 4.5. saatte toplar damardan pıhtı eritici ilaçlarla, felçten sonraki ilk 6 saatte ise atar damardan tıpkı kalp anjiosunda olduğu  gibi anjiografi yapılarak tıkalı damar açılarak inme tedavi edilebilmektedir. Bu nedenle, inme bulgularından şüphelenildiğinde hemen bir ambulans çağrılmalı, eve doktor getirmek gibi zaman kaybedilmesine neden olacak girişimlerde bulunulmamalıdır. Ancak tıkayıcı felçler için ilk 6 saatte uygulanan bu tedavilerin kanama komplikasyonu gibi riski de var, bu nedenle hasta seçimi oldukça önemlidir.

İnme geçirmeden alınacak önlemlerle inmeden korunmak mümkündür. Buna 'birincil korunma' denir. Bunun için hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği ve obesite gibi risk faktörleri varsa bunları tedavi etmek; sigarayı bırakmak, aşırı alkol tüketimi varsa azaltmak ve egzersiz yapmak önerilmektedir. Bunlar değiştirilebilir ve kontrol edilebilir risk faktörleridir. Oysa yaş, cinsiyet ve genetik yatkınlık gibi risk faktörlerini değiştirmek mümkün değildir. Örneğin tansiyon hastalarının sadece %40'ı bunun farkındadır. Yüksek tansiyon nedeniyle tedavi gören kişilerin de ancak 1/3'ünün tansiyonu kontrol altındadır. Yani ilaç kullanıyor olmak yeterli değildir. Diyet yapmak, düzenli egzersiz, tuzsuz beslenmek mutlaka önerilmektedir. Belli aralıklarla tansiyonun ölçülüp yüksek seyretmesi durumunda bu kişilerin hekimlerine başvurması gerekir. Tansiyonun sürekli 140/90mm Hg veya altında tutulmalıdır.

İnme geçirdikten sonra da, risk faktörlerinin tedavi edilmesi ile, tekrarlayıcı inmeler önlenebilir. Buna 'ikincil korunma' denir. Risk faktörlerinin düzenlenmesinin yanısıra, inme nedenlerinin de araştırılması ve nedene yönelik tedavilerin yapılması gerekir. Genellikle inme geçirdikten sonraki ilk birkaç günde bu araştırmalar yapılır. Boyun damarlarını incelemek amacıyla doppler ultrasonografi ve kalp kaynaklı nedenleri araştırmak için de ekokardiyografi yapılması gereken diğer inceleme yöntemleridir. Elli yaş altında inme geçiren hastalara ayrıca pıhtılaşma riskini artıran genetik, damarsal hastalıklara yol açan romatizmal ve kan hastalıkları gibi bazı kan tetkikleri de yapılabilir. Tüm nedenler araştırılsa da tıkayıcı inme geçiren hastaların ortalama %30'unda inme nedeni bulunamaz.

Tedavide çeşitli kan sulandırıcı ilaçlar kullanılır. Temel yaklaşım nedene yönelik tedavidir. Eğer hastada 'atriyal fibrilasyon' gibi bir ritm bozukluğu veya geçirilmiş kalp kapak ameliyatı varsa warfarin kullanılır. Eğer, inmeden, şah damarında ileri darlığa yol açan bir plak sorumlu tutuluyorsa, bu damarın cerrahi yolla veya stent ile açılması önerilir. Sonuç olarak tedavi ve yaklaşım hastadan hastaya değişir.

Tekrarlayan inmelerden korunmak için; yaşam tarzında değişiklik yapmak (sigarayı bırakmak, kilo vermek, tuz ve yağ kısıtlamak, egzersiz yapmak) hipertansiyon, diyabet, hiperkolesterolemi gibi risk faktörlerini doktor kontrolünde tedavi etmek ve düzenli takiplerini yaptırmak doktor önerisiyle, ömür boyu düzenli bir şekilde, pıhtılaşmayı önleyici ilaçları (aspirin, dipyridamole, clopidogrel) kullanmak tedavide kan sulandırıcı ilaç olarak warfarin verildiyse, bu ilacın güvenli kullanımı için gerekli laboratuar tetkiklerini, doktorun önerdiği sıklıkta yapmak gerekir. 

Hastanın inme geçirdiği ilk günlerden itibaren fizik tedavi programına alınması önerilir. Felçli kol veya bacakta durumuna göre pasif ve aktif fizik hareketler uygulanır, aksi halde bu uzuvlarda, hareketsizliğe bağlı olarak, eklem yerlerinde donmalar oluşur ve bu da hastada şiddetli ağrılara neden olur. Ayrıca kullanmamaya bağlı olarak kaslarda zayıflamalar görülür. Bu nedenle hastanede yatarken başlayan fizik tedavi programı hasta eve çıktıktan sonra da düzenli olarak sürdürülmelidir. Hastanın iyileşeceğine inanması ve bu tedaviye aktif katılımı, moral desteği hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyecektir.

İnme geçiren hastaların önemli bir bölümünde (%50-65) yutma güçlüğü görülebilir. Bu durumda yetersiz beslenme, besinlerin akciğere kaçarak enfeksiyona yol açması gibi sorunlar çıkabilir. Genellikle yutma bozukluğu ilk haftalarda düzelir. Yutma yeterli veya güvenli değilse ilk zamanlar beslenme burundan mideye yerleştirilen tüp aracılığı ile yapılır. Bu dönemde hazır mamalar veya evde ezilip sulandırılarak hazırlanan gıdalar kalori hesabı yapılarak verilebilir. Hasta oturamıyorsa asla yatar pozisyonda beslenmemeli, sırtı dik pozisyona gelinceye kadar desteklenmelidir. Özellikle yatağa bağımlı hastalarda yatak yaraları gelişebilir. Bu nedenle bu hastaların hareketli hale gelinceye kadar havalı yataklarda yatırılması ve sık sık çevrilmesi gerekir.

İnme geçiren hastaların, hastaneden çıktıktan sonra düzenli bir şekilde izlenmesi gerekir. Düzenli takip risk faktörlerinin ve hastalık nedeniyle ortaya çıkabilecek komplikasyonların takibi ve gerektiğinde ilaçların yeniden düzenlenmesi için gereklidir. İnme geçiren hastaların izleminde nöroloji, dahiliye, kardiyoloji ve fizik tedavi doktorları arasında koordineli bir çalışma yürütülmesi önemlidir.