değildir. Kısa süreli ve şiddet içermediği sürece
çocuk bu durumlarla kendi başına baş edebilir.
Boşanma, ilgisiz ebeveyn, psikolojik sorunları olan
ebeveyn, maddi ve manevi yetersizlikler çocuğumu-
zu en çok etkileyen nedenlerdir. Boşanma öncesi
ve sonrasında yaşam ortamı değişen çocuk, okul
yaşantısının da dahil olduğu uyum sorunları yaşar.
Bu uyum süreci çocuğun tek başına baş edebileceği
bir süreç değildir. Kimi çocuklarda maddi yetersizlik
notlarda yükselmeyle sonuçlanırken bazı çocuklar
bu durumdan daha kötü etkilenir. Genelde maddi
yetersizliğin etkisi çocuğun karakteristik özellikleri-
ne göre değişir. Manevi yetersizlikler ise her zaman
çocuğumuzu kötü şekilde etkiler. Ebeveynlerinde
şizofreni, duygu durum bozukluğu gibi işlevsel-
liği kötü etkileyen ebeveyn hastalıkları bulunan
çocukların aile ortamı da aynı şekilde çok kötüdür.
Çocuklar ister istemez bu durumdan etkilenirler.
Ebeveynler Olarak Ne Yapmalıyız?
Yukarıda saydığımız faktörlerden zeka
kapasitesini değiştirme şansımız olmasa
da diğerlerini düzeltme şansımız vardır.
Bu sebepten her çocuğu çok boyutlu
olarak değerlendirmemiz ve nerede
sorun olduğunu iyi tespit etmemiz
gerekir. Bu faktörlerin sadece bir
tanesine odaklanmamız da bizi
gerçek bir değerlendirme yapmak-
tan uzaklaştırır. Bazı aileler çocuk-
larıyla ilgili faktörleri görmezden
gelerek sadece okul ve öğretmenle
ilgili olumsuzlukları göz önünde bu-
lundurur, bu da yanlış değerlendirme
yapmalarıyla sonuçlanır. Gerçek nedeni
gözden kaçırdığımızda ya da görmezden
geldiğimizde başarısızlık kaçınılmazdır.
Aslında yukarıda bahsettiğimiz bu sorun-
lar sadece dersleri değil çocuğun gündelik
hayatını ve özgüvenini de olumsuz etkiler.
Karneler bu sorunları gündeme getirdiği için
çok önemlidir. Yani çocuğumuzun nasıl daha
mutlu, kendine güvenen bir birey olması için
bize yol gösteren bir araçtır. Karnelere hep
bu bakış açısından bakmalıyız.
Genelde aileler böyle bir mesajı tehlikeli bulur ve
çocuğu tembelliğe ve şımarıklığa teşvik edeceğini
düşünürler. Sevgi çocuğu şımartmaz, aksine kendi-
ne olan güvenini, girişkenliğini ve cesaretini arttırır.
“Eğer zayıf alırsan, ders çalışmazsan, ben de seni
sevmem” gibi yaklaşımlar çocuk için tahripkar olur.
Daha da kötüsü çocuk kendi zihninde sevgi=başarı
olarak kodlar ve hayatında yaşadığı her başarısız-
lıkta büyük bir korku ve suçluluk hisseder. Başa-
rısızlıklar çocuk ve erişkin hayatında öğrenme ve
gelişme açısından başarılar kadar önemlidir. Ancak
başarısız olduğunda sevilmeyeceğini düşünen çocuk
bir süre sonra başarısızlığa düşmemek için hiçbir
şey denemez ve daha az öğrenir.
33