Background Image
Previous Page  33 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 33 / 64 Next Page
Page Background

değildir. Kısa süreli ve şiddet içermediği sürece

çocuk bu durumlarla kendi başına baş edebilir.

Boşanma, ilgisiz ebeveyn, psikolojik sorunları olan

ebeveyn, maddi ve manevi yetersizlikler çocuğumu-

zu en çok etkileyen nedenlerdir. Boşanma öncesi

ve sonrasında yaşam ortamı değişen çocuk, okul

yaşantısının da dahil olduğu uyum sorunları yaşar.

Bu uyum süreci çocuğun tek başına baş edebileceği

bir süreç değildir. Kimi çocuklarda maddi yetersizlik

notlarda yükselmeyle sonuçlanırken bazı çocuklar

bu durumdan daha kötü etkilenir. Genelde maddi

yetersizliğin etkisi çocuğun karakteristik özellikleri-

ne göre değişir. Manevi yetersizlikler ise her zaman

çocuğumuzu kötü şekilde etkiler. Ebeveynlerinde

şizofreni, duygu durum bozukluğu gibi işlevsel-

liği kötü etkileyen ebeveyn hastalıkları bulunan

çocukların aile ortamı da aynı şekilde çok kötüdür.

Çocuklar ister istemez bu durumdan etkilenirler.

Ebeveynler Olarak Ne Yapmalıyız?

Yukarıda saydığımız faktörlerden zeka

kapasitesini değiştirme şansımız olmasa

da diğerlerini düzeltme şansımız vardır.

Bu sebepten her çocuğu çok boyutlu

olarak değerlendirmemiz ve nerede

sorun olduğunu iyi tespit etmemiz

gerekir. Bu faktörlerin sadece bir

tanesine odaklanmamız da bizi

gerçek bir değerlendirme yapmak-

tan uzaklaştırır. Bazı aileler çocuk-

larıyla ilgili faktörleri görmezden

gelerek sadece okul ve öğretmenle

ilgili olumsuzlukları göz önünde bu-

lundurur, bu da yanlış değerlendirme

yapmalarıyla sonuçlanır. Gerçek nedeni

gözden kaçırdığımızda ya da görmezden

geldiğimizde başarısızlık kaçınılmazdır.

Aslında yukarıda bahsettiğimiz bu sorun-

lar sadece dersleri değil çocuğun gündelik

hayatını ve özgüvenini de olumsuz etkiler.

Karneler bu sorunları gündeme getirdiği için

çok önemlidir. Yani çocuğumuzun nasıl daha

mutlu, kendine güvenen bir birey olması için

bize yol gösteren bir araçtır. Karnelere hep

bu bakış açısından bakmalıyız.

Genelde aileler böyle bir mesajı tehlikeli bulur ve

çocuğu tembelliğe ve şımarıklığa teşvik edeceğini

düşünürler. Sevgi çocuğu şımartmaz, aksine kendi-

ne olan güvenini, girişkenliğini ve cesaretini arttırır.

“Eğer zayıf alırsan, ders çalışmazsan, ben de seni

sevmem” gibi yaklaşımlar çocuk için tahripkar olur.

Daha da kötüsü çocuk kendi zihninde sevgi=başarı

olarak kodlar ve hayatında yaşadığı her başarısız-

lıkta büyük bir korku ve suçluluk hisseder. Başa-

rısızlıklar çocuk ve erişkin hayatında öğrenme ve

gelişme açısından başarılar kadar önemlidir. Ancak

başarısız olduğunda sevilmeyeceğini düşünen çocuk

bir süre sonra başarısızlığa düşmemek için hiçbir

şey denemez ve daha az öğrenir.

33