CİVA’NIN
VÜCUDA ALINMASI
Dünyadaki birçok diğer materyal gibi civanın da, eğer gerekli koşullar sağlanmazsa tehlikeli olma
potansiyeli vardır. Civa çevremizde sürekli olarak bulunan bir elementtir ve vücuda hava, su veya
gıdalar aracılığıyla hergün girmektedir. İçme suyu ve gıdalardaki civa kaynakları, genellikle inorga-
nik ve organik civa bileşikleridir. Doğada bulunan civanın en büyük kaynağı, madenlerin dışında,
volkanik patlamalar sonucu oluşan civa buharıdır. Bu buhar zamanla dünyadaki tüm okyanuslara
dökülür ve planktonlar tarafından emilir. Planktonlarla beslenen balıkların tüketilmesi sonucu doğal
olarak oluşan bu civa insan vücuduna taşınmış olur. Deniz ürünleri organik civa bileşikleri içerir.
Organik civanın bir prototipi olan ve %98 oranında gıdalardan alınan metil civaya günde 2-15 μg
civarında maruz kalındığı bilinmektedir. Havadan solunan günlük elementer civa miktarı da 40-120
ng olarak tahmin edilmektedir. Bazı meslek gruplarında da civaya maruz kalma süresi artmaktadır.
Amalgam dolgu kaynaklı civa ise, dişteki çürük uzaklaştırıldıktan sonra oluşan boşluğa amalgamın
yerleştirilmesi sırasında, dolguların ağızdaki kullanım ömürleri sırasında, eski amalgam dolguların
dişten uzaklaştırılması ve amalgam dolguların parlatılması sırasında dolgu yapısından ayrılarak
çeşitli yollarla vücuda giriş yapar. Çiğneme, diş fırçalama gibi mekanik stimülasyonlardan sonra
amalgam dolgulu bireylerde ağız civa konsantrasyonunun arttığı bildirilmiştir. Ayrıca ağızlarında
amalgam dolgu bulunan bireylerin diş gıcırdatmalarının da idrar ve plazmadaki civa seviyesi üzerine
sınırlı bir etkisi olduğu saptanmıştır. Ağız içi sıcaklığın artmasıyla da civanın buharlaşma miktarı
artar.
Amalgam restorasyonlardan civa alımı şu yollarla olabilir:
%80’i buhar şeklinde akciğerler tarafından.
Yutularak gastrointestinal yol tarafından.
Dişlere dolgu amacıyla açılan boşlukların tabanından dişin pulpasına metal ve iyon
halinde geçiş.
Amalgamla temasta olan mukoza ve dişeti hücreleri yoluyla.
Normal şartlar altında vücuda çeşitli yollarla giren civa, biyokimyasal süreçler sonucu vücut-
tan atılmaktadır. Alınan miktarlar düşük olduğunda, civanın insan sağlığı üzerine negatif
bir etkisi söz konusu değildir. Amalgam dolguların yerleştirilmesi, sökülmesi ve cilalanması
sırasında, civa salımının kısa süreli olması nedeniyle hastada herhangi bir yan etki ve sağ-
lık problemi oluşturmadığı bilinmektedir. Yapılan bilimsel araştırmalar sekiz veya daha fazla
amalgam dolgusu olan hastalarda günlük civa alım miktarının 1 ile 2 μg arasında olduğunu
göstermiştir. Bu miktar ise yiyecekler ve dental olmayan kaynaklardan alınan günlük civamik-
tarının %10’undan daha azını oluşturmaktadır.
Civa buharı kandan, okside olduğu ve proteinlere bağlandığı çeşitli dokulara dağılır. Hayvanlara
deneysel olarak yerleştirilen amalgamlardan organlara civa dağılımı birçok araştırmayla tespit edil-
miştir. Bu da amalgamdaki civanın kandan organlara geçebildiğini göstermiştir. Kısa zaman periyo-
dunda yaygın olarak dağılan civa uzun periyotta sadece böbreklerde ölçülebilir değerdedir.
Dokulardaki civa birikimine öncülük eden metabolik süreçler, zamanla kendiliğinden geriye döner ve
doku ve organlar kademeli olarak civayı vücuttan atmak için kan dolaşımına geri salarlar. Ortalama
olarak vücuda girişinden çıkışına kadar civanın 55 günlük bir yarı ömrü vardır yani yıllar önce vücu-
da giren civa artık orada değildir. Vücuttan civanın atılımı esas olarak idrar ve dışkı yoluyla, daha
az olarak da ter ve solunum yoluyla olur. Civaya maruz kalınan ilk on gün içinde dışkı yoluyla atılım
oranı idrarla atılımın yaklaşık dört katıdır. Amalgam ve mesleki nedenlerle civa buharı şeklinde alı-
nan civa akciğerler yoluyla kana karışır ve hem idrar hem de dışkı yoluyla atılır. Deniz ürünlerinden
alınan organik metil civa ise bağırsaklar yoluyla kana karışır ve sadece dışkıyla atılır.
Amalgam Dolgu Sonrası Oluşabilecek Durumlar;
Genel popülasyonun %1-2 gibi civaya alerjisi bulunan çok küçük bir kısmı, amalgam dolgulardan
alınan civaya reaksiyon gösterir. Hastalarda civa alerjisine bağlı iki çeşit reaksiyon oluşabilir. Bun-
lardan ilki, amalgamın sökülmesi veya yerleştirilmesi sırasında oluşan ve çok nadir görülen, 10 gün
kadar süren egzama benzeri deri reaksiyonlarıdır. İkinci reaksiyon ise, başta metalik tuzlar olmak
üzere amalgamın içerdiği maddelerin salımına neden olan korozyonu takiben oluşur. Bu korozyon
ürünleri, alerjik hastalarda “liken planus” olarak adlandırılan ve dolguya komşu ağız mukozasında
beyaz çizgi şeklinde kendini gösteren lezyonlara sebep olabilir.
Birleşmiş Milletler Halk Sağlığı Servisi konuyla ilgili araştırmaları sonucu amalgamın sağlık üzerine
etkileri hakkında yayınladığı raporda şu sonucu açıklamıştır:
‘Bugünkü bilimsel veriler amal-
gam restorasyonların civaya maruz kalma sonucu insanlarda çok nadir alerjik
reaksiyonlar dışında ciddi sağlık problemlerine yol açmayacağını göstermekte-
dir’.
Bununla birlikte birçok Avrupa ülkesinde amalgam restorasyondan açığa çıkan civa buharının
tehlikesiyle ilgili kaygılar devam etmektedir. İsveç Ulusal Sağlık Kurulu, 1992 yılında ülkede amal-
gam dolguların kullanımının terk edilmesini tavsiye etmiştir. Fakat bu tavsiyenin asıl nedeni, amal-
gam dolgulardan kaynaklanan civanın çevre kirliliğine sebep olmasından korkulmasıdır.
Amalgam dolguların insan sağlığı üzerine etkilerinden çok, atıklarının çevreyi kirletmesinin önlen-
mesi üzerine odaklanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalarda kanalizasyon sisteminde
yer alan civa atıklarının temel kaynağının sanayi tesisleri olduğu, amalgam dolgulardan kaynak-
lanan civa atık miktarının ise tüm cıva atıklarının çok küçük bir kısmını oluşturduğu saptanmıştır.
2013 yılında cıva kaynaklı çevre kirliliğinin küresel ölçekte önlenebilmesine ilişkin çabalara katkı
sağlanması amacıyla Birleşmiş Milletler Çevre Programı liderliğinde
‘Civaya İlişkin Minamata
Sözleşmesi’
adı altında bir sözleşme hazırlanmıştır. Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti dahil 101
devlet tarafından imzalanan sözleşme, 2020 yılına kadar civa içeren ve salan ürünler ile endüstriler
ve bunların civa içeren atıkları için bazı kontrol ve azaltım tedbirleri içermektedir.
Sözleşmenin
amalgam dolgularla ilgili kısmında amalgam dolguların kullanımının yasaklan-
masıyla ilgili bir tavsiye bulunmamaktadır.
Bilimsel
verilerden de anlaşılabileceği gibi
amalgam dolgular, çok nadir görülen alerjik reak-
siyonlar dışında insan sağlığına zarar vermemektedir. Amal-
gam dolgu kaynaklı çevre kirliliği riski de oldukça düşüktür. Bu
veriler değerlendirildiğinde amalgam dolguların kullanımının
kısıtlanmasına ve ağızda bulunan eski amalgam dolgu-
ların değiştirilmesine gerek olmadığı açıkça
görülmektedir.
14
15