-Melek Hanım: Çok. Benim bu hayattaki en büyük şansım eşim. Zorunlu olarak kendimize ayrı
yerlerde yaşam kurmak zorunda kaldık ama birbirimize olan desteğimiz hiç azalmadı. Onun da
aklı hep bizde. Ben Feyzanur ile hastanede yatarken onun işi daha zordu. Hem hasta bir çocukla
ilgileniyor, hem okula gidiyor 20-25 çocuğu var, hem de oğlunu TEOG’a hazırlıyor. Fen lisesini
kazandırıyor. O çocuğunu da kurtarmaya çalışıyor. Biri için diğerini feda etmiyor. Öyle bir baba.
Bize burada bir ev almak için çırpındı durdu. Geçen sene de çok şükür buradan bir ev aldı bize.
BABA BU OLAYIN NERESİNDE.
SİZE DESTEK OLUYOR MU?
6
Feyzanur: Çoğu kişi
organ naklinin ne de-
mek olduğunu bilmi-
yor. Devletimizle ve
cumhurbaşkanımızla
bu konuyu görüşmeyi
çok istiyorum. Onun
herkese duyurabile-
ceğini düşünüyorum.
İnsanların bilinçlen-
dirilmesini, organ
bağışının ne demek
olduğunu, yaygınlaş-
masını, çoğalmasını
istiyorum. Sadece
kendim için değil,
benden başka birsürü
kişi organ nakli bek-
liyor. Onlar adına da
organ bağışı istiyo-
rum.
SON OLARAK,
ORGAN NAKLİ İLE İLGİLİ
OKUYUCULARIMIZA
NASIL BİR MESAJ VERMEK
İSTERSİNİZ?
ÖNCE FEYZA’DAN
BAŞLAYALIM.
7
-Melek Hanım:
Feyzanur’un
söylediği her şeye katılı-
yorum. Organ naklinin ne
olduğunu ve önemini her-
kese anlatmalıyız. Bunun en
etkin yolunun, basın, medya
olduğunu düşünüyorum.
Toplumdaki kanaat önderi
olan sanatçıların, ünlülerin,
gazetecilerin, siyasetçilerin
ağzından bu konuyu duyur-
mak önemli. Herkes artık
facebook kullanıyor, tweeter
kullanıyor. Sosyal medyanın
ulaşmadığı kimse yok. Sağlık
Bakanlığı’nın yanı sıra bence
en önemli görev Diyanet
İşleri’ne düşüyor. Çoğu insan
günahtır diye organ ba-
ğışlamıyor. Toprak altında
çürüyüp gideceğine organ-
larımızla en az 6 kişiye can
katmak ne büyük sevap.
FEYZACIM ŞİMDİ NE YAPIYORSUN,
OKULA GİTTİN Mİ? HASTALIĞININ SANA NASIL BİR ETKİSİ OLDU?
Okula gitmeye
bayılıyor, memle-
kete gittiğimizde
babasının oku-
luna gitmek için
can atıyor. Sabah
babası onu uyan-
dırmadan okula
gittiyse kavga
etmeye başlıyor.
Aslında gitmemesi
lazım.
4
5
HEP FEYZANUR’UN HASTALIĞINI ANLATTINIZ AMA
BAKIMVEREN OLARAK SİZ NASILSINIZ?
Böyle büyük ve uzun süreli hastalıkların en kötü tarafı bir süre sonra yalnız
kalmak bence. Herkes anlatınca çok üzülüyor ama elini kimse taşın altına
sokmak istemiyor. Benim o kadar geniş bir sosyal çevrem vardı ki. Rize’de
tanınmış bir ailenin kızıyım, eşim de öyle. Çevresinde sevilen sayılan kişiler-
dik eşimle. Arkadaşlarımız, dostlarımızla düğünlerde cenazelerde birliktey-
dik. Şimdi sudan çıkmış balığa döndük. Hayatımızın merkezinde hastalıklar
var. Moral, motivasyon bu durumda çok önemli. En yakınınızdakilerin bile
bir süre sonra uzaklaştığını görüyorsunuz. Rize’de teyzeleri, halaları olması-
na rağmen hasta oğlum bakıcıyla büyüdü. En ufak bir ruh hali değişikliğin-
de çocuklar anlıyor, onların yanında ağlayamıyorum bile. İkisi de gözümün
içine bakıyor, anne neden mutsuzsun, niye üzgünsün diye soruyorlar. Sana
bişey olsa biz naparız diyorlar. Sağlığın yanında maddiyat da gerekiyor. Be-
nim çalıştığım Çaykur, Tarım Bakanlığı’na bağlı. Buraya tayinimi aldırmaya
çalışıyorum fakat o da beklemede şu an.
-Feyzanur: Doktorlarım enfeksiyon kapma olasılığına karşı okula git-
meme izin vermedi. Hastanedeyken de eve çıkınca da evde eğitim gör-
düm. Ama artık 5. Sınıf olduğum için eve öğretmen gelip gelmeyeceği
belli değil. Artık farklı branşta dersler olacak çünkü. Bilgisayar üzerin-
den açık öğretimüzerinden ders göreceğimbüyük bir ihtimalle. Benim
için pek zorluğu yok hastalığımın. Annemle babam tüm işlerime yar-
dımediyor zaten. Sadece koşuşturmacalı oyun oynayamıyorum. Dışarı
çıkmamda engel yok. Bir de okula gidebilseydim.
Bu noktada söze anne
Melek Hanım giriyor:
Bana bir etkisi yok diyor ama, dışarıya çok fazla
çıkması ve kalabalık ortamlara girmesi yasak. Mecbur kalmadıkça bu
ortamlara girmemeye çalışıyor, Atilla Hoca’nın izni olmadıkça Ankara
dışına çıkamıyoruz.
-Melek Hanım:
Milli Eğitim Bakanlığı Feyza gibi hasta ve okula gideme-
yecek durumda olan çocuklar için evde eğitim hizmeti veriyor. Hastaneden
aldığınız sağlık raporuyla gidip Rehberlik Araştırma Merkezleri (RAM)’ne
başvuruyorsunuz. Ama prosedürleri çok ağır ve uğraştırıcı. Neyse ki eşim
öğretmen ve sistemi, yolu yordamı biraz da olsa biliyor. Kızımın eğitim ala-
bilmesi için resmen mücadele ediyoruz. Ama hiç bilmediğim bir şehirde, bir
yanda hasta bir çocukla bu işlerin peşinden koşmak oldukça yıpratıcı olu-
yor. Evde eğitim programı kapsamında haftada 8 saat evde eğitim almaları
gerekiyor. Eylül’de evde eğitim için verdiğimiz dilekçenin sonuçlanması bir
eğitim döneminin sonunu buldu. Öğretmen almadığı bir eğitimin karnesini
vermeye geldi. Bu konuya Milli Eğitim Bakanlığının el atması lazım. Bu ço-
cuklar arasında çok zeki çocuklar var. Eğitim hakkını bu çocukların elinden
almamalıyız. Allah bir yerden eksik verdiyse bir yerden fazla verir. Bu çocuk-
lardan vazgeçmesin devletimiz.
12
13