Previous Page  12-13 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 12-13 / 64 Next Page
Page Background

-Melek Hanım: Çok. Benim bu hayattaki en büyük şansım eşim. Zorunlu olarak kendimize ayrı

yerlerde yaşam kurmak zorunda kaldık ama birbirimize olan desteğimiz hiç azalmadı. Onun da

aklı hep bizde. Ben Feyzanur ile hastanede yatarken onun işi daha zordu. Hem hasta bir çocukla

ilgileniyor, hem okula gidiyor 20-25 çocuğu var, hem de oğlunu TEOG’a hazırlıyor. Fen lisesini

kazandırıyor. O çocuğunu da kurtarmaya çalışıyor. Biri için diğerini feda etmiyor. Öyle bir baba.

Bize burada bir ev almak için çırpındı durdu. Geçen sene de çok şükür buradan bir ev aldı bize.

BABA BU OLAYIN NERESİNDE.

SİZE DESTEK OLUYOR MU?

6

Feyzanur: Çoğu kişi

organ naklinin ne de-

mek olduğunu bilmi-

yor. Devletimizle ve

cumhurbaşkanımızla

bu konuyu görüşmeyi

çok istiyorum. Onun

herkese duyurabile-

ceğini düşünüyorum.

İnsanların bilinçlen-

dirilmesini, organ

bağışının ne demek

olduğunu, yaygınlaş-

masını, çoğalmasını

istiyorum. Sadece

kendim için değil,

benden başka birsürü

kişi organ nakli bek-

liyor. Onlar adına da

organ bağışı istiyo-

rum.

SON OLARAK,

ORGAN NAKLİ İLE İLGİLİ

OKUYUCULARIMIZA

NASIL BİR MESAJ VERMEK

İSTERSİNİZ?

ÖNCE FEYZA’DAN

BAŞLAYALIM.

7

-Melek Hanım:

Feyzanur’un

söylediği her şeye katılı-

yorum. Organ naklinin ne

olduğunu ve önemini her-

kese anlatmalıyız. Bunun en

etkin yolunun, basın, medya

olduğunu düşünüyorum.

Toplumdaki kanaat önderi

olan sanatçıların, ünlülerin,

gazetecilerin, siyasetçilerin

ağzından bu konuyu duyur-

mak önemli. Herkes artık

facebook kullanıyor, tweeter

kullanıyor. Sosyal medyanın

ulaşmadığı kimse yok. Sağlık

Bakanlığı’nın yanı sıra bence

en önemli görev Diyanet

İşleri’ne düşüyor. Çoğu insan

günahtır diye organ ba-

ğışlamıyor. Toprak altında

çürüyüp gideceğine organ-

larımızla en az 6 kişiye can

katmak ne büyük sevap.

FEYZACIM ŞİMDİ NE YAPIYORSUN,

OKULA GİTTİN Mİ? HASTALIĞININ SANA NASIL BİR ETKİSİ OLDU?

Okula gitmeye

bayılıyor, memle-

kete gittiğimizde

babasının oku-

luna gitmek için

can atıyor. Sabah

babası onu uyan-

dırmadan okula

gittiyse kavga

etmeye başlıyor.

Aslında gitmemesi

lazım.

4

5

HEP FEYZANUR’UN HASTALIĞINI ANLATTINIZ AMA

BAKIMVEREN OLARAK SİZ NASILSINIZ?

Böyle büyük ve uzun süreli hastalıkların en kötü tarafı bir süre sonra yalnız

kalmak bence. Herkes anlatınca çok üzülüyor ama elini kimse taşın altına

sokmak istemiyor. Benim o kadar geniş bir sosyal çevrem vardı ki. Rize’de

tanınmış bir ailenin kızıyım, eşim de öyle. Çevresinde sevilen sayılan kişiler-

dik eşimle. Arkadaşlarımız, dostlarımızla düğünlerde cenazelerde birliktey-

dik. Şimdi sudan çıkmış balığa döndük. Hayatımızın merkezinde hastalıklar

var. Moral, motivasyon bu durumda çok önemli. En yakınınızdakilerin bile

bir süre sonra uzaklaştığını görüyorsunuz. Rize’de teyzeleri, halaları olması-

na rağmen hasta oğlum bakıcıyla büyüdü. En ufak bir ruh hali değişikliğin-

de çocuklar anlıyor, onların yanında ağlayamıyorum bile. İkisi de gözümün

içine bakıyor, anne neden mutsuzsun, niye üzgünsün diye soruyorlar. Sana

bişey olsa biz naparız diyorlar. Sağlığın yanında maddiyat da gerekiyor. Be-

nim çalıştığım Çaykur, Tarım Bakanlığı’na bağlı. Buraya tayinimi aldırmaya

çalışıyorum fakat o da beklemede şu an.

-Feyzanur: Doktorlarım enfeksiyon kapma olasılığına karşı okula git-

meme izin vermedi. Hastanedeyken de eve çıkınca da evde eğitim gör-

düm. Ama artık 5. Sınıf olduğum için eve öğretmen gelip gelmeyeceği

belli değil. Artık farklı branşta dersler olacak çünkü. Bilgisayar üzerin-

den açık öğretimüzerinden ders göreceğimbüyük bir ihtimalle. Benim

için pek zorluğu yok hastalığımın. Annemle babam tüm işlerime yar-

dımediyor zaten. Sadece koşuşturmacalı oyun oynayamıyorum. Dışarı

çıkmamda engel yok. Bir de okula gidebilseydim.

Bu noktada söze anne

Melek Hanım giriyor:

Bana bir etkisi yok diyor ama, dışarıya çok fazla

çıkması ve kalabalık ortamlara girmesi yasak. Mecbur kalmadıkça bu

ortamlara girmemeye çalışıyor, Atilla Hoca’nın izni olmadıkça Ankara

dışına çıkamıyoruz.

-Melek Hanım:

Milli Eğitim Bakanlığı Feyza gibi hasta ve okula gideme-

yecek durumda olan çocuklar için evde eğitim hizmeti veriyor. Hastaneden

aldığınız sağlık raporuyla gidip Rehberlik Araştırma Merkezleri (RAM)’ne

başvuruyorsunuz. Ama prosedürleri çok ağır ve uğraştırıcı. Neyse ki eşim

öğretmen ve sistemi, yolu yordamı biraz da olsa biliyor. Kızımın eğitim ala-

bilmesi için resmen mücadele ediyoruz. Ama hiç bilmediğim bir şehirde, bir

yanda hasta bir çocukla bu işlerin peşinden koşmak oldukça yıpratıcı olu-

yor. Evde eğitim programı kapsamında haftada 8 saat evde eğitim almaları

gerekiyor. Eylül’de evde eğitim için verdiğimiz dilekçenin sonuçlanması bir

eğitim döneminin sonunu buldu. Öğretmen almadığı bir eğitimin karnesini

vermeye geldi. Bu konuya Milli Eğitim Bakanlığının el atması lazım. Bu ço-

cuklar arasında çok zeki çocuklar var. Eğitim hakkını bu çocukların elinden

almamalıyız. Allah bir yerden eksik verdiyse bir yerden fazla verir. Bu çocuk-

lardan vazgeçmesin devletimiz.

12

13