Previous Page  34-35 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 34-35 / 64 Next Page
Page Background

Erişkinlere kıyasla Tip 1 diyabetli çocuklarımızın tedavisi birçok zorluklarla doludur. Çocuklar sü-

rekli büyüdükleri için insülin ihtiyacı da sürekli değişiklik gösterir. Ayrıca ergenlik sırasında insülin

ihtiyacı bazen iki katına çıkabilmektedir.

Çocukluk çağı enfeksiyonları,

Yeme alışkanlıkları ve

Fiziksel aktivitelerindeki değişiklikler,

Okul çağındaki çocukların karşılaştığı arkadaş baskısı ve stres,

Okul, bakıcı ve kreş gibi değişik ortamlarda birden fazla kişilerin gün içinde çocuğun ba-

kımını üstlenmesi gibi çocuklara özgü birçok faktör, çocuklarda kan şekerleri kontrolünü daha da

zorlaştırabilmektedir.

Son yıllarda, Tip 1 diyabetli çocukların tedavisinde oldukça büyük gelişmeler kaydedilerek,

kan şekeri kontrollerinin daha sıkı ve düzgün olmasındaki başarıda artış görülmüştür.

Tip 1 diyabet

,

genetik yatkınlığı olan çocuklarda, bazı çevresel faktörlerin tetiklemesiyle,

yıllar içinde kademeli olarak gelişmektedir.

Tip 1 diyabeti tetikleyen çevresel faktörler arasında;

virüsler, toksinler, gıdalara eklenen katkı

maddeleri, bebeklik döneminde inek sütüne erken yaşta başlamak ve stres yeralmaktadır. İnek

sütünde bulunan bir proteinin pankreasın beta-hücrelerinin bir bölümü ile benzer özellikte olduğu

için, bağışıklık sistemini tetikleyerek daha sonra pankreasın beta-hücrelerine de saldırdığı öne sü-

rülmüştür. Tip 1 diyabet, 5 ila 7 yaş grubunda ve ergenlik çağında sıklıkla görülmekle birlikte diğer

yaş gruplarında da gelişebilmektedir.

Beş yaş altındaki çocukların

dü-

şük kan şekerine (hipoglisemiye)

bağlı beyin hasarına daha yatkın

olmaları yanında, kan şekeri düşük-

lüğünü farkedebilme yetenekleri-

nin veya kendilerini ifade edebilme

becerilerinin tam gelişmemiş olma-

sı da ayrı bir problem yaratmakta-

dır. Son yıllarda sürekli kan şekeri

ölçüm cihazlarının (glukoz sensör-

leri) kullanıma girmesiyle, özellikle

küçük yaştaki tip 1 diyabetli çocuk-

ların ebeveynleri biraz daha rahat-

lamıştır.

Ergenlik çağı,

çocuklarda başlı başına problemli

bir dönemdir. Buna bir de Tip 1 diyabet eklenince,

bu çocuklar oldukça bocalayabilmektedirler. Ayrı-

ca, diyabet bakımlarını yıllardır kendileri üstlen-

miş olmaları sonucunda tükenmişlik sendromunun

(‘burn-out’) gelişmesi de eklenince, ergenlik çağın-

daki çocuklarda kan şekeri kontrolü iyice bozulabil-

mektedir. Bu nedenle, eski önerilerin aksine, artık

Tip 1 diyabetli çocukların 13-14 yaşına kadar, kendi

başlarına diyabet tedavisini üstlenmemeleri ve ebe-

veynlerin çocuklarını bu konuda yalnız bırakmama-

ları önerilmektedir. Böyle bir tutum izlenirse, Tip

1 diyabetli çocuklarda ergenlik döneminde görülen

zorlukların aşılması bir derece kolaylaşabilmektedir.

Tip 1 diyabet tanısı alan çocuklardan

EN PROBLEMLİ YAŞ GRUBLARI

Çok su içme,

Çok tuvalete gitme,

Kilo kaybı,

Çocuğun aniden her gece idrar kaçırmaya başlaması,

Karın ağrısı,

Halsizlik ve yorgunluktur.

Bu belirtiler bazen idrar yolu enfeksiyonu, üst solunum yolu enfeksiyonu veya apandisit gibi enfek-

siyon hastalıkları ile karışabilmektedir. Teşhis konmakta gecikme, çocukların diyabetik ketoasidoz

(DKA) denen ve halk arasında diyabet koması diye de bilinen bir tabloyla hekimlere başvurmala-

rına neden olabilir.

Tip 1 diyabet kalıtsal bir hastalık mıdır?

Tip 1 diyabet kalıtsal bir hastalık değildir. Her insanın, aynen kan grupları gibi, anne ve babadan

edindiği doku tipleri (HLA) vardır. Çocuklar bu doku tiplerine göre, ya Tip 1 diyabet gelişmesine

dirençli olarak (koruyucu HLA taşıyan insanlar) veya Tip 1 diyabet gelişmesine yatkın olarak (riskli

HLA taşıyan insanlar) dünyaya gelirler. Bu genetik özellik, ancak çevresel faktörlerle birleşince Tip

1 diyabet ortaya çıkar. Genetik yapıları tıpa tıp aynı olan tek yumurta ikizlerinden birinde Tip 1 di-

yabet gelişirse, diğer ikizde gelişme riskinin %30-%50 oranında olduğu saptanmıştır. Kardeşlerden

veya ebeveynlerden birinde Tip 1 diyabet varsa, genel popülasyona göre risk artsa da, çocuktaki

riskin sadece %5-8 olduğu bilinmektedir. Bu durum, Tip 1 diyabetin sadece genetik nedenlerle

olmadığının bir kanıtıdır.

DKA’un başlıca belirtileri ağızda kuruluk ve aseton kokusu, gözlerde çökme, bulantı, kusma, karın

ağrısı, hızlı soluk alıp verme, uykuya eğilim ve bilinç kaybıdır. DKA’da beyin ödemi (beyinde şişme)

en endişe edilen komplikasyon olup, sakatlık veya ölüm riski taşımaktadır. Bu nedenle DKA teşhisi

konan hasta, yoğun bakımda damardan sıvı ve insülin verilerek ve çok yakın takip edilerek tedavi

edilmektedir.

DİYABET KOMASI (Diyabetik Ketoasidoz )

DKA çok ciddi sonuçlar doğurabileceğinden, Tip 1 diyabetin

erken teşhisi ve DKA tablosuna girmeden insülin tedavisine

başlanabilmesi için ailelerin ve doktorların bu konuda

bilinçlendirilmesi çok önemlidir.

32

33