Previous Page  46-47 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 46-47 / 64 Next Page
Page Background

Depresyon ve Kabullenme

İnkar Evresi

Hastalar ilk kanser tanısı aldıklarındaki ruh halidir. Şok ile içice olarak hissedilen

bu dönemde, hastalar test sonuçlarında kanser hastası olduklarını kanıtlayan her

şey ortadayken hastalığın gerçekte olduğuna inanamaz ve kabullenmekte olduk-

ça güçlük çeker.

Bu dönemde genellikle hastalar;

• Hastalık hiç başlarına gelmemiş gibi davranabilir.

• Hastalıktan bahsetmek istemez ya da olabildiğince çok az konuşur.

• Hastalığa ve bu sürece karşı kayıtsızlık görülebilir

• Tedavi için hastaneye gitse bile “kanser” kelimesini kullanmaktan kaçınabilir.

• Tedavisini alıyor olsa bile hala kanser hastası olduğunu düşünmeyebilir.

Kabullenmek bu dönemde artık öfke ve kaygıdan çok, üzüntü ve keder duygu-

larını hissettirebilir. Yeni hayat tarzına ayak uydurulmaya çalışıldığı bu safhada,

uyku, iştah, enerji ve cinsel istekte bozulmalar olabilir. Çabuk duygulanma, umut-

suzluk, ve“aileme yük oluyorum”şeklinde kendisine suçluluk düşünceleri eşlik edebilir. Üzüntülü his-

setme, hayattan tat almama, uyku ve iştah bozukluklukları, dikkat sorunları, umutsuzluk, kimsenin

yardım edemeyeceği hissi varsa ve uzun zamandır iş ile aile hayatınızı etkiliyorsa depresyonda olma

olasılığından dolayı psiko-onkolog ile görüşülmesi önerilir. Eğer bu durumlar çok şiddetliyse bir psi-

kiyatr ile de görüşülmesi düşünülebilir. Lakin genel hayatı etkilemeyen üzüntü hali ise yas sürecinin

bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Benzer şekilde hasta yakınlarının hastalığı kabullenmelerinde

ve başa çıkmada zorluk yaşamaları ile depresyon hallerinde de psiko-onkoloğa gitmeleri hem ken-

dileri için hem de hastanın hastalığa uyumunu kolaylaştırıp tedavi sürecini daha rahat atlatmalarını

sağlayabilir.

Kanser tanısını öğrenmek, çoğu zaman kişilerin“adaletli ve umut dolu bir gele-

ceğin olduğu inanışını” sarsabilir, “öngörülebilir ve kontrol edilebilir bir dünya-

da yaşıyor olmamanın” derin hayal kırıklığına uğratabilir.

Örneğin;

• Hasta kendi bedenini düşünerek “Ben daha genç bir bedene sahip olduğumu sanıyordum” diye

kendisiyle pazarlık yapabilir.

• “Bu hastalık bir bitsin, bir daha asla yapmam” diyebilir.

• “Hep bu sigara yüzünden, geçen ay sigarayı arttırmasaydım…” diyebilir.

• Bedenine iyi bakamadığı için kişi kendisine öfkelenebilir.

• “Dünyada bunca insan varken neden ben” ya da “niye hayatımın bu önemli zamanında ve şimdi…”

diye sitem edebilir.

• Kendisini üzen eşe, zorla yemek yedirmeye çalışan yakınına, hal hatır sormak için arayan dosta, kan

alırken kolunu acıtan hemşireye, yatarken hızlıca ziyaret eden doktora, hatta serum hortumunun

neden bu kadar kısa olduğuna bile yoğun öfke duyulabilir.

Bu evrelerin ve sürecin desteklenmesi için hastanın ve hasta yakınlarının tedaviye uyum

sürecinin sağlanması; ancak psiko-onkologlar, tıbbi sosyal hizmet uzmanları gibi alanında

yetkin sağlık personeli tarafından müdahalesi gerekmektedir.

Ayrıca her bir hastanın hastalığa olan uyum

süreci farklılaşmaktadır, aynı zamanda her

kanser çeşidi de farklı psiko-sosyal ihtiyaç-

ları da beraberinde getirmektedir. Örneğin,

20 yaşında bekar olan bir erkek hasta ile, 40

yaşında üç çocuk annesi bir kadının ya da 55

yaşında evini geçindirme zorunluluğu olan

bir baba ile, 75 yaşında torun ve evlatlarıy-

la birlikte mutlu bir şekilde yaşayan bir kişi-

nin, kanser hastalığını, buna bağlı korku ve

endişeleri, hayattan beklentileri ve kabulle-

nişi nasıl aynı olabilir? Bununla birlikte daha

önce yakınlarından birisinin kanser tanısı al-

mış bir birey ile daha önceden kanseri atlat-

mış ama tekrar nüksünü öğrenen bir hasta-

nın ihtiyaçları, hayata ve hastalığa olan bakış

açısı da aynı olması beklenemez.

Bu nedenle bir hasta ile çalıştığımızda,

yalnızca bireyi değil,

“Çevresi İçinde

Birey”

anlayışı ile hastayı bir bütün

olarak değerlendirmekteyiz. Bu da kanser

tedavisinde sadece hastalık odaklı değil,

hasta ve hasta yakını odaklı çalışmanın

önemini göstermektedir.

Her insanın kendine has özel-

likleri vardır. İnsanları özel kılan

yalnızca biyolojik yapısı ve iş-

levleri değil aynı zamanda

yaşı,

cinsiyeti, ekonomik durumu,

bireyin çevresi, inançları, kül-

türel yapısı, kişisel beklenti-

leri ve karakteristik özellikleri

hastalık karşısında baş etme

becerilerini ve ruhsal sorun-

lara olan tepkilerini doğru-

dan etkileyen unsurlardır.

ÇEVRESEL

ETKENLERİN

KANSER İLE

BAŞETMEDEKİ ROLÜ

44

45