Koroner arterlerin iç yüzeyleri normalde pürüz-
süzdür ve kan akışı damar içerisinde sorunsuz
seyreder. Ancak, bu damarların içerisinde, zamanla,
bazı madde ve hücrelerin birikimi sonucunda, kan
akışını azaltacak/engelleyecek şekilde plaklar oluşur
(ateroskleroz-damar sertliği). Plakların, damarın içini
daraltması neticesinde, o damarın beslediği kalp kası
bölümüne giden kan miktarı azalır ve kalbin ritmik
çalışmasında ve kasılmasında bozukluklar ortaya
çıkar. Koroner damarlarda görülen bu rahatsızlık,
koroner arter hastalığı (kalp damar hastalığı) olarak
isimlendirilir. Damarlarda meydana gelen daralmanın
derecesine bağlı olarak hastalarda bazı yakınmalar
görülür. Bunlardan en tipik olanı fiziksel zorlanma
neticesinde ortaya çıkan göğüs ağrısı şikayetidir.
Bunun dışında çarpıntı, nabız düzensizliği, nefes
darlığı, çabuk yorulma gibi şikayetler de oluşabilir.
Zamanında fark edilip gerekli önlemler alınmazsa,
koroner arterdeki darlık ilerleyip, damarın tamamen
tıkanmasına neden olur (kalp krizi), ve bunun sonu-
cunda, kalbin o damar tarafından beslenen kasların-
da geriye dönüşsüz harabiyet gelişir. Kaslar kasılma
görevini yapamaz, ritim bozuklukları ve ölüme kadar
gidebilen ciddi problemler ortaya çıkar.
Koroner Arter Hastalığının Tanısında
Kullanılan Yöntemler Nelerdir?
Koroner arter hastalığının damarlarda henüz tıkan-
manın oluşmadığı erken dönemde tanısı, hastaların
yaşam kalitesini ve sağkalım oranını artıracağından,
büyük önem taşır. Kesin tanı koroner anjiyografi
ile konur. Bu yöntemde, kasık veya kol atardamarı
kullanılarak, koroner damarların içine özel bir ilaç
verilip röntgen ışınları yardımıyla damarların iç
yüzlerinin görüntüleri alınır. Böylelikle, damarlarda
darlık ve/veya tıkanıklık olup olmadığı saptanır.
Ancak, koroner anjiyografi girişimsel bir işlemdir ve
her girişimsel işlemde olduğu gibi koroner anjiyog-
rafi sırasında veya hemen sonrasında, nadir olmakla
birlikte, işlemle ilgili sorun ve istenmeyen olaylarla
karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle, koroner arter
hastalığı şüphesi olan her hastaya anjiyografi ilk
planda uygulanmaz. Olgularda, öncelikle, EKG, EKO,
efor testi gibi daha basit tanı yöntemleri kullanılarak
tanıya ulaşılmaya çalışılır. Ancak, çoğu hastada bu
yöntemler tanı için yetersiz kalır. Bu durumda, uygu-
lanması kolay, tanı için yüksek hassasiyet ve güveni-
lirliğe sahip olan sintigrafi yöntemlerine başvurulur.
Nükleer Tıp’ta koroner arter hastalığı tanısı için en
çok kullandığımız sintigrafik yöntem “miyokard per-
füzyon sintigrafisi” (MPS) dir. Bu yöntemde, hastaya
damar yolu ile düşük doz radyoaktif ilaç verilerek
kalp kaslarının kanlanması görüntülenir. Verilen
radyoaktif ilacın kalp kaslarındaki tutulum derecesi,
kasların kanlanma miktarı ile doğru orantılıdır. İyi
MPS
’ nin
Kulanım
Alanları
•Koroner arter hastalığının
tanısında, hastalığın yaygınlığının
ve şiddetinin tespitinde
•Kalp krizi sonrası etkilenen
kalp kasının canlılığının
incelenmesinde
•Koroner balon anjiyoplasti/ koroner
bypass ameliyatı öncesi ve sonrasında
uygulamanın gerekliliğinin ve
faydasının belirlenmesinde
•Göğüs ağrısı şikayetinin kalp hastalığı ile
ilgili olup olmadığının tespitinde
52




