Background Image
Previous Page  52 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 52 / 64 Next Page
Page Background

Koroner arterlerin iç yüzeyleri normalde pürüz-

süzdür ve kan akışı damar içerisinde sorunsuz

seyreder. Ancak, bu damarların içerisinde, zamanla,

bazı madde ve hücrelerin birikimi sonucunda, kan

akışını azaltacak/engelleyecek şekilde plaklar oluşur

(ateroskleroz-damar sertliği). Plakların, damarın içini

daraltması neticesinde, o damarın beslediği kalp kası

bölümüne giden kan miktarı azalır ve kalbin ritmik

çalışmasında ve kasılmasında bozukluklar ortaya

çıkar. Koroner damarlarda görülen bu rahatsızlık,

koroner arter hastalığı (kalp damar hastalığı) olarak

isimlendirilir. Damarlarda meydana gelen daralmanın

derecesine bağlı olarak hastalarda bazı yakınmalar

görülür. Bunlardan en tipik olanı fiziksel zorlanma

neticesinde ortaya çıkan göğüs ağrısı şikayetidir.

Bunun dışında çarpıntı, nabız düzensizliği, nefes

darlığı, çabuk yorulma gibi şikayetler de oluşabilir.

Zamanında fark edilip gerekli önlemler alınmazsa,

koroner arterdeki darlık ilerleyip, damarın tamamen

tıkanmasına neden olur (kalp krizi), ve bunun sonu-

cunda, kalbin o damar tarafından beslenen kasların-

da geriye dönüşsüz harabiyet gelişir. Kaslar kasılma

görevini yapamaz, ritim bozuklukları ve ölüme kadar

gidebilen ciddi problemler ortaya çıkar.

Koroner Arter Hastalığının Tanısında

Kullanılan Yöntemler Nelerdir?

Koroner arter hastalığının damarlarda henüz tıkan-

manın oluşmadığı erken dönemde tanısı, hastaların

yaşam kalitesini ve sağkalım oranını artıracağından,

büyük önem taşır. Kesin tanı koroner anjiyografi

ile konur. Bu yöntemde, kasık veya kol atardamarı

kullanılarak, koroner damarların içine özel bir ilaç

verilip röntgen ışınları yardımıyla damarların iç

yüzlerinin görüntüleri alınır. Böylelikle, damarlarda

darlık ve/veya tıkanıklık olup olmadığı saptanır.

Ancak, koroner anjiyografi girişimsel bir işlemdir ve

her girişimsel işlemde olduğu gibi koroner anjiyog-

rafi sırasında veya hemen sonrasında, nadir olmakla

birlikte, işlemle ilgili sorun ve istenmeyen olaylarla

karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle, koroner arter

hastalığı şüphesi olan her hastaya anjiyografi ilk

planda uygulanmaz. Olgularda, öncelikle, EKG, EKO,

efor testi gibi daha basit tanı yöntemleri kullanılarak

tanıya ulaşılmaya çalışılır. Ancak, çoğu hastada bu

yöntemler tanı için yetersiz kalır. Bu durumda, uygu-

lanması kolay, tanı için yüksek hassasiyet ve güveni-

lirliğe sahip olan sintigrafi yöntemlerine başvurulur.

Nükleer Tıp’ta koroner arter hastalığı tanısı için en

çok kullandığımız sintigrafik yöntem “miyokard per-

füzyon sintigrafisi” (MPS) dir. Bu yöntemde, hastaya

damar yolu ile düşük doz radyoaktif ilaç verilerek

kalp kaslarının kanlanması görüntülenir. Verilen

radyoaktif ilacın kalp kaslarındaki tutulum derecesi,

kasların kanlanma miktarı ile doğru orantılıdır. İyi

MPS

’ nin

Kulanım

Alanları

•Koroner arter hastalığının

tanısında, hastalığın yaygınlığının

ve şiddetinin tespitinde

•Kalp krizi sonrası etkilenen

kalp kasının canlılığının

incelenmesinde

•Koroner balon anjiyoplasti/ koroner

bypass ameliyatı öncesi ve sonrasında

uygulamanın gerekliliğinin ve

faydasının belirlenmesinde

•Göğüs ağrısı şikayetinin kalp hastalığı ile

ilgili olup olmadığının tespitinde

52