Background Image
Previous Page  40 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 40 / 64 Next Page
Page Background

oluşan bu stres tepkisi sayesinde, canlarını kurta-

rabilirler. İç çevredeki değişimler dediğimizde de

açlığa bağlı kan şekeri düşmesini, susuzluğa bağlı

hücrelerdeki su-tuz oranlarının normalin dışına

çıkmasını, yetersiz havaya bağlı oksijen dengesi-

nin bozulmasını kastediyoruz. Bu durumlarda da

stres hormonları bedende yine salınıp, canlının

(zebranın, insanın) bu özel ihtiyaçlarını gidermesi

için onu harekete geçirecek enerjiyi açığa çıkarır.

Bu anlamda stres tepkisi, evrimsel süreç içinde,

tam bir “can kurtaran” bir “koruyucu” dur.

Tahmin edeceğiniz gibi, zebraya da insana da bu,

“kaçma ya da saldırma” davranışlarını yaptıranlar,

o anda devreye giren beyin ve sinir sistemi, hızla-

nan kalp-damar, solunum, kas, endokrin (hor-

mon) sistemleri ile, süreç içinde kendine düşen

işini yapmaya çalışan bağışıklık sistemidir. Bu sis-

temler sayesinde, bedende halihazırda varolan ve

hemen yenisi üretilmeye başlanan enerji, uygun

organlara, kaslara gönderilerek, bizleri kaçmak

ya da savaşmak için harekete geçirir. Unutma-

yalım ki bu sistemlerin daha hızlı çalışması, aynı

zamanda o sistemlerdeki

organların, dokuların

ve onları oluştu-

ran hücrelerin de

daha hızlı çalış-

ması demektir.

Canlının sistemi,

stres tepkisini

devreye sokarak, bir an önce “normal” durumuna

dönmeye çalışmaktadır.

Şimdi tekrar yay örneğine dönelim. Bu kez, ya-

yın çengeline taktığımız yükü yay üzerinde daha

uzunca bir süre bırakalım. Bu uzun süre sonunda

yükü geri aldığımızda, artık yayın yapısında bir

miktar deformasyon olduğu gözleriz. Tam anla-

mıyla “normal” haline dönemez. Hele bir de yayın

üzerine koyduğumuz bu yükü iki katına, üç katına

çıkarıp, çok daha uzun süreler bırakırsak, ortaya

çıkacak deformasyonun çok daha fazla olacağını

görürüz. Yayı eski haline getirmemiz mümkün olsa

bile bunun çok uzun işlemlerden sonra gerçekle-

şebileceğini tahmin edebilirsiniz. Bu da “birikmiş

stres”e örnektir. İşte uzak durmamız gereken, bu

“birikmiş stres” tepkisidir. Çünkü alanda yapılan

bilimsel araştırmalara göre, stres tepkisinin canlının

(insanın) bedeninde çok sık devreye girmesi, çok

uzun süreler kalması ve gittikçe artması halinde,

kısa süreli stres sırasında devrede olan ve yukarıda

sayılan tüm o sistemler, organlar, hücreler, durma-

dan, dinlenmeden çalışmaya bağlı olarak, deforme

olacaklardır. Beden, hem yapı hem de işleyiş olarak,

“normal”in dışında çalışmaya başlayacaktır ki bu da

kısırlık, kalp-damar hastalıkları, diyabet, mide-bar-

sak hastalıkları, endokrin sistem sorunları, deri

hastalıkları, hatta kanserler gibi bedensel, anksiye-

te bozuklukları, depresyon gibi psikiyatrik hasta-

lıkların ortaya çıkışını kolaylaştırabilecektir. Bu

işin en ürkütücü yanlarından biri de birikmiş stresi

Üreme-büyüme/sindirme/tamir etme sistemlerinin dışındaki tüm

sistemler, kaçmak ya da mücadele etmek üzere hızlanır. Çünkü beyin,

“gerçek” ile “gerçeğin temsili”, sembolü arasındaki farkı ayırt edemez.

Gerçekmiş gibi tepki verir. O nedenle, aylar, hatta yıllar önce eşimizle

aramızda geçen bir tartışmayı sadece hatırladığımızda bile, bedeni-

mizde olay anındaki gibi tepkilerin oluşabildiğini fark edebiliriz. Ancak

olay gerçek bir hayati tehlike olmadığı için ne kaçılır ne de saldırılır.

Stres hormonları bedende birikir ve bedenin iç dengesini bozar; tüm

sistemler, organlar, dokular, hücreler de bu yüksek düzeydeki stres

hormonlarından etkilendiğinden, yukarıda söz edilen bedensel ve psi-

40