Background Image
Previous Page  42 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 42 / 64 Next Page
Page Background

yetki, kontrol, belirginlik sahibi olan, üst düzey yö-

neticilerde, stres belirtileri daha düşük bulunurken,

işi üzerindeki kontrolü, yetkisi az, sorumluluğu ve

iş yükü fazla olanlarda, hastalıkları nedeniyle işe

gelememenin çok daha yüksek oranlarda olduğu

gözlenmiştir. Ülkemizde de askeriye ve diğer tür

devlet memurlarıyla yapılan bazı araştırmalarda,

benzer sonuçlar elde edilmiştir.

Ancak, bu benzerliğin ötesinde, insanları diğer

canlılardan farklılaştıran ve onların yaşadığı stresin

çok daha yoğun ve uzun süreli olmasıyla ilişkili

bulunan çok önemli bir farklılık vardır. Bu da, in-

sanlarda stres tepkisini başlatanların sadece fiziksel

ve sosyal varlığı tehdit eden, gerçekten tehlikeli

olaylar/durumlar olmamasıdır. İnsanın stres tepkisi,

diğer canlılardan çok daha fazla gelişmiş beyninin,

çok özel bir durumu nedeniyle, gerçek “hayati” teh-

likelerin ötesinde, “hayati tehlikeymiş”

gibi algıladığı durumlar/olaylar

karşısında da otomatik olarak

devreye girer. Diğer deyişle,

bir satranç tahtasının önünde

saatlerce oturup, küçük bir taşı

iki santim öteye ittiren; bir kalabalık

önünde ayakta durup, sadece kısa bir

konuşma yapacak olan; bir üniversite

sınavında sınav kağıdının kapağını kal-

dıran; arabası trafikte sıkışıp kaldığı

için işine geç kalan; maaşını aldığı

gün cüzdanını kaybeden kişilerin

bedenlerinde de, aç bir aslanın

önünden kaçan zebranın,

üzerine gelen kamyondan

kurtulmaya çalışan insanın

bedeninde olanlar olmaktadır.

İşte tam bu bağlamda, insa-

nın daha fazla gelişmiş beyninin bir başka ve bizim

“kurtarıcımız” olabilen, olabilecek bir özelliğini

hatırlamamızda yarar olacaktır. İnsan beyninin far-

kındalıktan, mantıktan, kendi kendini yönetmekten

sorumlu ve diğer canlılarda bulunmayan bir bölgesi

vardır. İnsan kendi davranışlarına, duygularına, dü-

şüncelerine bakabilen, isterse onları yönetebilen bir

canlıdır. Onları yönetebildiği sürece, bir yere kadar

bedeninin (beyninin, sistemlerinin, organlarının,

hücrelerinin, hatta genlerinin) işleyişini de etkile-

yebilir. Bir çoğumuz bunu “iyice köşeye sıkıştıktan

sonra” yapmaya kalkar ve günlerdir yaşadığımız

bir stres döneminden sonra, “aman ne yapayım,

cana geleceğine mala gelsin” ya da “her şeyin başı

sağlık” diyerek ilk adımı atarız. Stres yönetimi,

bunu çok daha önceden, büyük bedeller ödemeden

yapabilmektir. Bunu da iki şekilde gerçekleştirebili-

riz. Bunlardan birincisi, bedenimizde gereksiz stres

tepkisi, stres hormonları, enerji biriktirmemeye ça-

lışmaktır. Bunu, o enerjiyi sporla harcayarak, doğru

beslenerek yapabiliriz. İkincisi de aklımızı devreye

sokarak başımıza gelen her türlü olaya “hayati teh-

like” gibi bakmamaktır. Bunu da olaylar olduktan

sonra en kısa zamanda, o olayı mantık çerçevesin-

de, daha gerçekçi bir şekilde yeniden değerlendire-

rek, “istemediğim, beklemediğim, hiç de hoşuma

gitmeyen bir olay/durum/haber ama sonunda

ölüm yok; bir şekilde yolunu bulup çözmeye

çalışabilirim” şeklinde algılayarak yapabiliriz.

Tahmin edebileceğiniz gibi bunu söylemek

kolay, gerçekleştirmek zordur. Ancak, pek

çok gelişmiş ülkelerin hastanelerinde, bu

tür stres yönetimi uygulamalarının na-

sıl yapılacağının gösterildiği birimler

mevcuttur. Bu tür birimlerin deste-

ğiyle, henüz hasta olmamış kişilerin

bedenlerinin daha güçlenip, direnç

kazandığı, dolayısıyla yaşanan

stresli olaylardan sonra hasta-

lanma ihtimallerinin azaldığı;

hastalanmış olanların yaşam

kalitelerinin arttığı; gerek ilaç,

gerekse ameliyatlara dayalı

tedavilerinin daha iyi sonuçlar

verdiği; hastalıklarının tekrar-

lama olasılığının azaldığı, hücrelerdeki kromozom-

ların incelendiği türden çalışmalara varacak kadar,

ayrıntılı bilimsel araştırmalarla desteklenmektedir.

Başkent Üniversitesi Hastanesi Stres Yönetimi

Araştırma ve Uygulama Birimi de bu amaçla sizlerin

hizmetine sunulmuştur. Stresimizi yönetebildiğimiz

sağlıklı günler dileğiyle..

42