Previous Page  46-47 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 46-47 / 64 Next Page
Page Background

Yrd. Doç. Dr. Coşkun ARAZ

Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD

Gelişi güzel ağrı kesici ilaç kul-

lanımı ne yazık ki oldukça yay-

gındır. Bunun en önemli nedeni

kısa süreli ve akut başlangıçlı ağrılara

yapılan tedavilerin, uzun süreli ve kro-

nik özellikteki ağrılarla bir tutulup ra-

hatlatılmasına çalışılmasıdır. Aslında

bu kullanım başlangıçta kabul edilebilir

gibi görünse de zaman içerisinde yeri-

ni gereksiz ve/veya yanlış amaçlı ilaç

kullanımına bırakmaktadır. Bu ned-

enle “basit bir ağrı nasıl olsa” diyerek

rastgele ve kontrolsüz ilaç kullanılması

hastanın şikayetlerinin gerilemesini

sağlamayacağı gibi aksine şikayetlerin

artmasına ve önemli organ hasarlarına

yol açabileceği bilinmelidir.

Var olan ya da olası doku hasarına eşlik eden veya bu hasar ile tanımlanabilen, hoşa git-

meyen duysal ve duygusal bir durum olarak tanımlanan ağrı, solunum, nabız, kan basıncı ve

ateşten sonra beşinci yaşamsal bulgu olarak kabul edilmiştir. Diğerlerinden farklı olarak ağrı,

tüm yaşamsal değerlere etki edebilmektedir. Ağrı, oluşturduğu fizyolojik ve psikolojik etkiler

nedeniyle hastanın vücut direncini doğrudan azaltır. Beslenme ve su alım miktarının azalması,

uyku ve dinlenme sürecinin bozulması, sosyal aktivitelerin kısıtlanmasına bağlı hormonal ve

sinirsel değişiklikler olması gibi nedenler vücut direncinin azalmasının önemli nedenleri arasında

sayılabilir. Ek olarak ağrı ile birlikte unutkanlık, dikkat eksikliği, kronik yorgunluk, depresyon,

isteksizlik ve mutsuzluk durumları sıklıkla birliktelik göstermekte, doğal olarak hastanın yaşam

kalitesi bozulmakta ve iyileşme süreci olumsuz yönde etkilenmektedir.

Ağrı, bireysel bir durumdur, ancak hem hastanın, hem yakınlarının, hem de sağlık hizmeti

sağlayıcılarının yaşam kalitesine doğrudan olumsuz yönde etki eder. Aynı şiddetteki ağrı kişiden

kişiye, hatta aynı kişi içinde farklı zamanlarda farklı şekilde ve şiddette algılanabilmektedir. Bu

farklılığın nedeni, ağrının temelinde birden fazla faktörün (etnik özellikler, yaş, cinsiyet, din, so-

syokültürel çevre, ikincil kazanımlar, psikolojik durum, fizyolojik durum gibi…) yer almasıdır.

Bazı ikincil durumların etkisi de ağrının algılanma şiddetinde ve toleransında değişiklikler

oluşturabilmektedir. Doğum sancısının ya da dini ayinlerde acı hissetmenin kutsal olduğunun

düşünülmesi ve ağrı kesici yapılmasının istenmemesi bunlara örnek olarak gösterilebilir.

44

45