Yrd. Doç. Dr. Coşkun ARAZ
Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD
Gelişi güzel ağrı kesici ilaç kul-
lanımı ne yazık ki oldukça yay-
gındır. Bunun en önemli nedeni
kısa süreli ve akut başlangıçlı ağrılara
yapılan tedavilerin, uzun süreli ve kro-
nik özellikteki ağrılarla bir tutulup ra-
hatlatılmasına çalışılmasıdır. Aslında
bu kullanım başlangıçta kabul edilebilir
gibi görünse de zaman içerisinde yeri-
ni gereksiz ve/veya yanlış amaçlı ilaç
kullanımına bırakmaktadır. Bu ned-
enle “basit bir ağrı nasıl olsa” diyerek
rastgele ve kontrolsüz ilaç kullanılması
hastanın şikayetlerinin gerilemesini
sağlamayacağı gibi aksine şikayetlerin
artmasına ve önemli organ hasarlarına
yol açabileceği bilinmelidir.
Var olan ya da olası doku hasarına eşlik eden veya bu hasar ile tanımlanabilen, hoşa git-
meyen duysal ve duygusal bir durum olarak tanımlanan ağrı, solunum, nabız, kan basıncı ve
ateşten sonra beşinci yaşamsal bulgu olarak kabul edilmiştir. Diğerlerinden farklı olarak ağrı,
tüm yaşamsal değerlere etki edebilmektedir. Ağrı, oluşturduğu fizyolojik ve psikolojik etkiler
nedeniyle hastanın vücut direncini doğrudan azaltır. Beslenme ve su alım miktarının azalması,
uyku ve dinlenme sürecinin bozulması, sosyal aktivitelerin kısıtlanmasına bağlı hormonal ve
sinirsel değişiklikler olması gibi nedenler vücut direncinin azalmasının önemli nedenleri arasında
sayılabilir. Ek olarak ağrı ile birlikte unutkanlık, dikkat eksikliği, kronik yorgunluk, depresyon,
isteksizlik ve mutsuzluk durumları sıklıkla birliktelik göstermekte, doğal olarak hastanın yaşam
kalitesi bozulmakta ve iyileşme süreci olumsuz yönde etkilenmektedir.
Ağrı, bireysel bir durumdur, ancak hem hastanın, hem yakınlarının, hem de sağlık hizmeti
sağlayıcılarının yaşam kalitesine doğrudan olumsuz yönde etki eder. Aynı şiddetteki ağrı kişiden
kişiye, hatta aynı kişi içinde farklı zamanlarda farklı şekilde ve şiddette algılanabilmektedir. Bu
farklılığın nedeni, ağrının temelinde birden fazla faktörün (etnik özellikler, yaş, cinsiyet, din, so-
syokültürel çevre, ikincil kazanımlar, psikolojik durum, fizyolojik durum gibi…) yer almasıdır.
Bazı ikincil durumların etkisi de ağrının algılanma şiddetinde ve toleransında değişiklikler
oluşturabilmektedir. Doğum sancısının ya da dini ayinlerde acı hissetmenin kutsal olduğunun
düşünülmesi ve ağrı kesici yapılmasının istenmemesi bunlara örnek olarak gösterilebilir.
44
45