Beyin gelişiminin doğumdan sonra en hızlı olduğu ilk 3 yaşta bebeğe sağlanan uyaranlarla ne kadar keyifli deneyimler yaşarsa gelişimi o kadar iyi etkilemektedir. Çocukların gereksinimlerine ve isteklerine değer verildiğini ve bunların yerine getirildiğini hissetmeleri çevreleri üzerinde etkileri olduğu duygusunun gelişmesini sağlayarak öz güvenlerini arttırmakta ve sosyal gelişimleri için sağlam temellerin atılmasını sağlamaktadır.
Sosyal gelişim diğer insanlarla olumlu ilişkiler geliştirebilme ve bu ilişkileri uygun şekilde sürdürebilmek için gerekli değerleri, bilgi ve becerilerin kazanılmasıdır. Yaşamın ilk yıllarından itibaren çocukların sosyal gelişimlerinin iyi olması daha sonraki yaşam deneyimlerini belirlemektedir. Sosyal gelişimleri iyi olan çocuklar daha iyi konuşurlar, öz güvenleri daha yüksektir, okula daha iyi uyum sağlarlar ve karşılaştıkları sorunları daha iyi çözerler. Bu olumlu etkiler daha sonraki yaşamlarına da olumlu yansımaktadır. Sosyal gelişimle ilgili beceriler doğum sonrası dönemde çocuğun doğuştan sahip olduğu mizaç, anne babası ve diğer yakınlarıyla ilişkisi ve yaşanılan deneyimlerin karşılıklı etkileşimleri ile kazanılmaktadır. Sosyal gelişim, duygusal gelişim ve özgüven birbirleriyle yakın ilişkilidir. Çocukların sosyal gelişiminin desteklenmesi için duygusal gelişimleri ve özgüvenleri de eş zamanlı desteklenmelidir.
Sosyal gelişim doğumdan itibaren başlar. Bebekler sosyal gelişimleri için gerekli temel donanıma sahip olarak doğarlar. İnsan yüzüne bakmayı severler özellikle annelerinin yüzüne bakmayı içgüdüsel olarak tercih ederler ve kısa bir süre sonra onu tanırlar. Anne ve babalarının seslerini doğum öncesi dönemde tanımaya başlarlar ve doğum sonrasında tercih ederler. Kendileriyle konuşulmasından, mutlu bir yüz ifadesiyle kendilerine bakılmasından hoşlanırlar. Bebeklerin kendileriyle konuşulması, şarkı söylenmesi, dokunulması, oynanması gibi tekrarlayan olumlu deneyimler yaşamaları gelişimlerini olumlu etkilemektedir. Yaklaşık iki aylık olduklarında kendileriyle konuşulduğunda gülümsemeyi daha sonra karşılıklı ses çıkarmayı ve kendileriyle konuşulmasını sağlamak için sesler çıkarmayı öğrenirler. Bu davranışlar sosyal gelişimin ilk göstergeleridir. Küçük bebekler henüz kendilerinin ayrı bir birey olduklarının farkında değildirler. Annelerinin ve çevrelerindeki kişilerin olumsuz duygularını onlar fark ettirmemeye çalışsa da hissederler ve bundan olumsuz etkilenirler. Annesi mutsuz, huzursuz olduğunda bebek de huzursuz olur, daha çok ağlar. Bu durum anne ve bebeğin birlikte yaşadıkları keyifli deneyimlerin azalmasına, bebeğin duygusal ve sosyal gelişiminin olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Küçük bebeklerin her ağladıklarında kucağa alınmaları yatıştırılmaları onları şımartmaz. Sevgilerini gösterebilmeyi öğrenmek için önce sevgiye doymaları gerekir. Zamanla farklı gereksinimlerini farklı şekilde ağlar gibi sesler çıkararak anlatmayı öğrenirler. Bu sesleri ayırt ederek uygun karşılıklarla gereksinimlerini hemen gidermek, onları kucağa almak, sevgi ve şefkat göstermek kendilerini değerli hissetmelerini sağlar, özgüvenlerini ve duygusal gelişimlerini arttırarak sosyal gelişimlerini destekler. Yaşamın ilk aylarındaki olumlu deneyimlerin etkisiyle sosyal ilişkiler kurmaktan giderek daha fazla keyif alırlar ve 4-6 aylık olduklarında yabancılara da ilgi duymaya onlara gülmeye, sesler ve hareketlerle karşılık vermeye başlarlar.
Bebekler 6-9 aylık olduklarında farklı sesler çıkarabilirler. Farklı gereksinimlerini ve duygularını farklı şekilde ağlayarak, sesler çıkararak ve beden dili kullanarak ifade edebilmeyi öğrenirler. Bu dönem onların çevrelerindekilerden ayrı bir birey olduklarını ve tek başına yaşayamayacaklarını da fark ettikleri dönemdir. Yalnız kalmaktan ve yabancılardan korkmaya başlar. Bebeklerin yalnız kalmaktan korkmaları, gece sık sık uyanarak annelerinin yakında olup olmadığını kontrol etmeleri normal ve sağlıklı davranışlardır. Bu dönemde "cee" oyunu oynanması, odadan çıkarken haber vermek, diğer odadayken onunla konuşmaya devam etmek ve dönüldüğünde "cee" oyunu yapmak yalnız kaldığında sakin kalabilme becerisinin artmasını destekleyecektir. Çalışan anneler genellikle bu dönemde işe tekrar başlamaktadırlar. Bebeğin annesi işteyken ona bakım verecek kişi ile anne işe başlamadan önce birlikte olmaya başlaması, ona alışması annesi uzaktayken onunla birlikte kalmaya alışması önemlidir. Anneler işe giderken mümkün olduğunca bebeklerinin onlara bakan kişiyle birlikte kendilerini yolcu etmelerini sağlamalıdırlar. Yabancılarla karşılaştığında korkmasına saygı göstermek, alışması için fırsat vermek ve kendi isteğiyle ilişkiyi başlatmasını desteklemek sosyal gelişimini olumlu etkileyecektir. Yabancılarla sık sık karşılaşmasını sağlayacak fırsatlar yaratmak korkusunu yenebilmesini ve yabancılarla nasıl ilişki kurabileceğini öğrenmesinde yardımcı olacaktır. Bu dönemde bebekler ağladıklarında bazı şeylerin yapılmasını sağladıklarını, hızlandırdıklarını fark ederler. İsteklerinin karşılanamayacağı durumlarda dikkatleri başka şeye yönlendirilerek yatıştırılabilirler. Bazı zamanlarda ise isteklerini hemen karşılayabilmek mümkün olmayabilir. Bu durumda ağladıklarında telaşlanmamak, konuşarak yatıştırmaya çalışmak ve kendi kendilerini yatıştırabilmeyi öğrenmelerini sağlamak duygusal gelişimlerini destekleyecektir. Kendi kendisini yatıştırmayı öğrenmesi daha sonraki yaşamında hoşuna gitmeyen sosyal olaylar karşısında sakin kalabilmesini böylece sorunlara daha iyi çözümler geliştirebilme becerisini arttırabilmesini sağlayarak sosyal gelişimini destekleyecektir.
Bebeklerin çoğunun yabancı korkusu 12-24 ayda azalır. Anneleri ya da çok iyi tanıdıkları kişiler yakınlarındayken bağımsız olarak dolaşmaya ve çevrelerini keşfetmeye başlarlar. Keşifleri sırasında zaman zaman yalnız olmadıklarını hissetmek için yakınlarının yanına gelerek ya da bakarak kontrol ederler. Kontroller sırasında onun görebileceği yakınlıkta olmak önemlidir. Annesinin yakında olamadığı durumlarda yatışabilmek için oyuncak, battaniye gibi bir eşyasına gereksinim duyması normal bir davranıştır. Diğer çocuklara ilgi duymaya başlarlar ancak onlarla birlikte ne yapacaklarını henüz bilemezler, ilişkiyi başlatabilmek için vurmak, itmek gibi olumsuz davranışlar gösterebilirler. Oyuncaklarını paylaşmak istemeyebilirler. Bu süreçte anne babalar onlara uygun sosyal davranışları öğrenmelerinde sabırla rehberlik etmelidirler. Uygun olmayan davranışlar "vurmak yok" gibi kısa ve net cümlelerle anlatılmalı, nasıl yapabilecekleri gösterilmelidir. Bu dönemde diğer çocuklarla daha sık karşılaşabilecekleri ortamlarda bulunmaları, nasıl oynayabileceklerini öğrenmeleri için onlarla birlikte oynanması, karşılıklı top atma oyunu gibi oyunlar oynayarak oyuncaklarla sırayla oynanabileceğinin gösterilmesi uygun sosyal davranış ve becerileri öğrenmelerini hızlandıracaktır. Çocuklar uygun sosyal davranışları çevrelerinden gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenirler. Anne babalar kendi sosyal davranışlarına da dikkate ederek onlara örnek olmalıdırlar.
Çocuklar 2-3 yaşında olduklarında bağımsız yaşamayı daha iyi öğrenebilmek için yaşamın getirdiği kuralları ve sınırları öğrenme çabasına girerler. Bu kurallar ve sınırlar karşısında kendi güçlerinin ne olduğunu, bunların ne kadar esnetilebileceğini, esnettiklerinde ne olduğunu anlayabilmek için günlük yaşamın hemen her anında inatlaşmaya hazırdırlar. Bu dönemde aileler bir taraftan onların bağımsız yaşamayı öğrenme heveslerini anlayıp desteklemeleri, diğer taraftan sınırları öğrenmeleri için rehberlik etmeleri gerekmektedir. Kuralların ve sınırların fazla olması, uygun olmayan davranışlar gösterdiklerinde ayıplanmaları onların özgüvenlerini ve duygusal gelişimlerini olumsuz etkileyerek daha sonraki yaşamlarında sosyal ilişkiler başlatmak ve sağlıklı yürütmekte zorlanmalarına neden olabilir. Diğer yandan konulan sınırların onların ağlamak gibi davranışları karşısında kaldırılması, esnetilmesi kuralların, doğru davranışın ne olduğu konusunda kafalarını karıştırır, öğrenmek istediklerini öğrenemezler ve öğrenemedikleri için öfkeleri daha da artar. Bu dönemdeki çocuklara mümkün olduğunca az "hayır" denilmeli ancak "hayır" denildiğinde geri adım atılmamalıdır. Bunun sağlanabilmesi için bir taraftan çatışma yaratacak durumlar azaltılırken diğer taraftan kendi seçimlerini yapması desteklenmeli böylece olaylar üzerinde kendinin de gücü olduğu duygusu verilmelidir. Örneğin, mevsime uygun olmayan bir giysiyi giymekte ısrar eden bir çocuğa o giysiyi giyemeyeceği ama uygun iki giysiden birisini seçebileceği söylenebilir. Bu dönemde diğer çocuklarla birlikte oynayabilme becerileri artmakla birlikte aralarındaki çatışmalar devam eder. Çocuklarla birlikte paylaşmanın gerekmediği ama her çocuğa düşen ayrı bir etkinliğin olduğu birlikte resim yapılması, kumla oynamak gibi oyunlar oynanması yaşıtlarıyla sosyal ilişki içinde kalmaktan keyif almaklarını arttıracaktır. Günlük yaşamla ilgili deneyimlerinin artması ile birlikte evcilik gibi hayali oyunları daha iyi oynamaya başlarlar. Bu oyunlar onların sosyal yaşam deneyimlerini daha iyi kavrayabilmeleri ve uygun davranışlar geliştirebilmeleri için önemli fırsatlardır. Diğer kişilerin duygularını da daha iyi anlamaya başladıkları bu dönemde onlarla evcilik, komşuculuk gibi oyunlar oynayarak ve bu sırada kısaca duygulardan bahsederek davranışları karşısında başkalarının neler hissedebileceğini daha iyi kavramaları desteklenebilir, uygun sosyal davranışlar öğretilebilir. Sosyal yaşam deneyimlerinin artmasıyla birlikte kıskanmak, kırılmak, utanmak gibi daha karmaşık duygusal deneyimler yaşayacaklar ve başkalarının yaşadıklarına tanık olacaktır. Henüz ne olduğunu bilmedikleri bu deneyimlerin hemen fark edilmesi, bunların ne olduğunun anlatılması, normal olduğunun belirtilmesi ve doğru tepkisel davranışların öğretilmesi duygusal ve sosyal gelişimlerini destekleyerek uygun sosyal davranış ve becerileri kazanmalarını kolaylaştıracaktır. Tüm yaşlarda çocukların gösterdikleri uygun sosyal davranış ve becerilerin anne babaları tarafından hızla fark edilmesi ve bunların övülmesi sosyal gelişimlerinin desteklenmesi için çok önemlidir.