Sağlık Rehberi

Yeni Normal


Hayatımız Ne Zaman Normale Dönecek?

2020 yılında tüm dünya tarihe geçecek unutulmaz bir salgına tanıklık etti. Covid-19 salgını ne yazık ki hayatımızın odağına yerleşti. Salgının dünyada 12. ayını ülkemizde ise 10. ayını geride bıraktığımız dönemde dünya ülkelerinin tümü çok ciddi sonuçları olan bu salgını halen yönetmeye çalışıyor. Maalesef çok sayıda insanımızı salgının ölümcül etkileri nedeniyle kaybettik. Uzamış Covid-19 nedeniyle organ hasarı gelişen hastaları da yakın takip ediyoruz. 


Covid-19 salgını gündemimizde tazeliğini koruyorsa da pandeminin ilk günlerine kıyasla salgının boyutu çok değişti. Salgın mücadelesinde çok sayıda belirsizlik giderildi, çok önemli adımlar atıldı. Etkin korunma ve tedavi yöntemleriyle ilk dalga hafifledi, ilk şok atlatıldı. Salgın kontrolünde elde edilen başarı, aşı uygulamalarının yaygınlaşmasıyla daha da hız kazanacaktır. 


Pandemiyle ilgili topluma mesaj veren kişiler kendi penceresinden salgın yönetimi konusunda bazı bilgiler paylaşmaya çalışıyor. Bilgiye erişim kolaylığı nedeniyle yanlış yönlendiren bilgilerin hızla yayılması kolaylaşıyor. Özellikle aşı karşıtı beyanların kafaları karıştıracağı endişesini taşıyoruz. Çünkü bu sorunun tam kontrolündeki en güçlü yaklaşım etkili ve güvenli olduğu onaylanmış aşıların yaygın olarak uygulanmasıdır. Hastalık geliştikten sonra tedavi etmek özellikle ileri yaşta ve ek hastalığı olan bireylerde zor olmaktadır. Tam bir "infodemi" (bilgi kirliliği) dönemi yaşıyoruz. Bu nedenle hekim olarak misyonlarımız salgın döneminde daha da arttı. Hastalara doğru tanı ve etkin tedavi uygulamanın yanında, kamuoyuna doğru bilgiyi aktarmak ve tedbirleri ciddiye almalarını iletmek bizler için çok önemli birer görev oldu. Net olarak şu mesajı verebiliriz; gelinen noktada pandemi kontrolünde olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. 


Salgının başından bu yana hayatımızda çok şey değişti. Gerçekte yıllarca sürmesi beklenen değişimlere, haftalar içinde uyum sağlamak zorunda kaldık. Bu süreçte işlerimizi devam ettirmek ve iletişimimizi kesintisiz bir şekilde sürdürmek teknolojiyle kolayca sağlandı. Eğitim veren ve eğitim alanlar evleri okul olarak kullandılar. Çoğu iş kolunda evler ofis olarak kullanıldı. Bir noktada "evden çalışma" rutini, teknoloji kullanma fobisi yaşayan  kişilerin bile saklı yeteneklerini açığa çıkardı. İyimser bir bakışla işlerimize giderken trafikte harcanan zaman, ofislerde çalışma süresini verimsizleştiren çok sayıda uyaranın varlığı hesap edilerek evden çalışmanın daha yararlı olduğunu savunanlar oldu. Ancak gerçekçi bir bakışla evden çalışma hareketsizleştiren, self-disiplini azaltan, ekip anlayışı ile üretim yapmayı zorlaştıran "geçici bir alternatif çalışma yöntemi" olarak seçilmek zorunda kalındı. Bu anlamda "normalleşme" beklentisi de bu dönemde en çok konuşulan konular arasında oldu. 
Normalleşme oldukça dinamik, yani günün koşullarına göre değişebilen bir süreçtir. 2020 yaz aylarında salgının kısmi kontrolüyle kademeli bir normalleşme süreci devreye girdi, ancak sonbaharda salgının yeniden tırmanışa geçmesi ile salgın önlemleri tekrar sıkılaştı. Salgının hafiflemesiyle, gelecek tahminlerini tekrar konuşmaya başladığımız bu günlerde ise "normal" tanımının değiştiğini, "yeni normal" kavramının sıkça karşımıza çıkacağını söyleyebiliriz. Yani bir anlamda "normal" kavramı evrildi. Salgın süreci sağlık, ekonomi, eğitim, kültür, sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla hayatımızı yeniden şekillendirdi. Pandemi öncesinde zor benimseneceği varsayılan çoğu uygulama pandemide içselleştirildi. Örneğin karantina süreçleri, az sayıda kural ihlali ile, toplumca desteklendi, uygulandı. Hayatımızın yeni normalleri listesi genişledi, karantina da bu listede üst sıralarda yer aldı.

İnsanoğlu çok bulaşıcı olan bir virüsle mücadelenin, virüsü hiçe saymakla kazanılamayacağını çok iyi anladı. Hasta olan kişinin konuşma, öksürme, hapşırması ile ağzından çıkan damlacıklar yakın ve maskesiz temasta karşısındaki insana hızla bulaşabiliyor. Solunum yolu damlacıkları ile kirlenen yüzeylere sonradan dokunan ellerden de ağız veya buruna virüs  ulaşabiliyor. Bu anlamda "maske, mesafe, temizlik" tedbirlerine uyum ve hayatımızın yeni normali olarak bu üçlü korunma yaklaşımını uygulamak zorunlu oldu. 2021 yılının da maske-mesafe-hijyen normali ile geçeceğini tahmin ediyoruz. Tedbirlerin ihmal edilmesi ile hastalık bulaşı tekrar istenmeyen seviyelere yükselebilir. Öğrendiklerimizden belki de en önemlisi kontrollü sosyal hayat kurallarına uyma zorunluluğudur. 

Yeterli aşılanma oranına ulaşılması ile bu korunma kurallarının gevşetilmesi söz konusu olabilir mi, bunu bize zaman gösterecek. Öncelikle aşı iki doz olarak, 28 gün ara ile uygulanmaktadır. Bu konudaki en dikkat çekilmesi gereken nokta aşı yapılır yapılmaz koruyuculuk başlamıyor. Kişi aşı yaptırdığı için kendisini güvende hissedip maskeyi hemen fırlatıp atamıyor. Aşı sonrası koruyucu antikor gelişebilmesi için de bir süreye ihtiyaç vardır. Aşının koruyuculuk süresi için yeterli bilgi bulunmamakla birlikte, ilk kanıtlar en az 6 ay koruyuculuk sağladığını düşündürmektedir. Aşılamalar bittikten sonra bilgiler netleşecektir. 


Hastalığın bir yıldan uzun süredir var olduğu, toplam olgu sayısının 100 milyona yaklaştığı günümüzde, bir kez Covid-19 geçiren kişide yeniden hastalanma riskinin de çok düşük olduğu (muhtemelen %1’in altında) bildirilmektedir. Özetle aşı veya hastalığı geçirerek kazanılan bağışıklığın mevcut verilere dayanarak uzun ve güçlü olduğu söylenebilir. 
Toplumun tüm kesimlerinin duyarlı ve bilinçli olarak kontrol önlemlerini uygulaması ve aşılama sırası geldiğinde aşı yaptırması, normalleşme adımlarının zamanında temkinle atılması hepimizin pandemiden kurtulduğumuz günlere daha kısa sürede ulaşmasının formülüdür. Salgını birlikte göğüslemek zorundayız. Bu salgını durduralım çağrısını ben de tüm sağlık çalışanları gibi tekrarlamak istiyorum.