Yorgunluk, toplumun yaygın bir şikâyeti olup, her zaman hissedilebilir ve enerji yokluğu anlamına gelir. Yaygın ama özgül olmayan tıbbi bir yakınmadır. Herhangi bir fiziksel veya psikiyatrik hastalığın belirtisi olabildiği gibi, hastalığı olmayan kişilerde de geçici de olsa sık görülebilen bir belirtidir.
Yorgunluk yakınmasının tıbbın içinde hangi disipline ait olduğuna dair tarihsel ve güncel bir kargaşa vardır. Kanserden enfeksiyon hastalıklarına, hemen tüm psikiyatrik hastalıklardan beslenme bozukluğuna kadar bir çok hastalığın temel ya da eşlik edici belirtisi olarak görülmektedir. Aynı zamanda kendi başına herhangi bir fiziksel ya da psikiyatrik hastalığın bileşeni olmadan da bulunabilmektedir. Bu nedenle yorgunluğu değerlendirmek, teşhis etmek ve tedavi etmek zor olabilir.
Yorgunluk nedir
Yorgunluk canlı organizmaların hayatta kalma stratejilerinin ayrılmaz bir bileşenidir. Organizmanın enerji kaynakları ve depolarının etkin ve verimli kullanımı için yorgunluk hissine ihtiyacı vardır. Canlıların etkinlik ve hareketlilikleriyle, enerji tüketimleri arasındaki ilişki bir geri bildirim sistemiyle denetlenir. İnsanda var olan enerji düzeyi, kritik bir alt sınıra ulaştığında, yorgunluk hissi ortaya çıkar ve kişi dinlenme ihtiyacı duymaya başlar. Bu negatif geri bildirim sistemi organizmanın sağ kalımını sürdürebilmesi için zorunludur. Enerji düzeyi kritik sınıra düştüğünde ortaya çıkan yorgunluk hissi, organizmaya dinlenmesi gerektiğini bildirir, istirahat ettikçe, bozulan enerji metabolizması kendini onarır ve kişi kendisini yeniden zinde hisseder. Bu doğal yorulma-dinlenme döngüsü sağlıklı kişilerde sorunsuzca işler.
Anemi ya da beslenme bozukluğu gibi enerji depolarının boşaldığı ve enerji metabolizmasının kendini yenileyemediği durumlarda organizma yorgunluk hissini daha kısa sürede ya da daha az güç kullandığında hissetmeye başlar, dinlenme süresi uzar ve çoğu zaman da dinlenme sürse bile kişi kendisini bir türlü zinde hissedemez. Herhangi bir fiziksel ya da psikiyatrik hastalık olmadan ortaya çıkan ve dinlenmekle geçmeyen yorgunluk ise patolojik yorgunluk olarak tanımlanır.
Doğal yorgunlukta kişi çalışmak için motivasyonunu sürdürür, ancak dinlenmesi gerektiğini hisseder ve dinlendiğinde, kişi kendini motive olunan etkinliği gerçekleştirmeye hazır ve istekli olarak hisseder. Patolojik yorgunluk ise kişi hem sürekli bir yorgunluk hisseder hem de yorgunluğa eşlik eden isteksizlik ve motivasyonsuzluk vardır.
Yorgunlukla ilgili yapılan bunca tanımlamalar, kavramsal bir kargaşaya da yol açmış durumdadır. Sağlık hizmetlerine başvuran erişkinlerin en sık yakınması yorgunluk olup halsizlik olarak da tanımlanmaktadır. Günümüzde bazılarına göre bu durum “kronik yorgunluk sendromu” gibi ayrı bir fiziksel hastalık olarak da kabul edilmektedir. Bazıları ise psikolojik bir bozukluk olduğunu öne sürer. Bazıları da daha çok psikojenik kökenli olmak üzere çok sayıda psikiyatrik, fiziksel hastalıklara eşlik eden ya da yaşam tarzından kaynaklanan bir belirti olduğunu öne sürerler. Yorgunluğu bu üç görüşü de içeren bir süreklilik hali olarak değerlendirmek ve fiziksel, duygusal, davranışsal ve bilişsel bileşenleri olan öznel bir belirti olarak görmek en akla yatkın yaklaşım olarak durmaktadır. Kimi zaman tek başına bir durum kimi zaman ise herhangi bir hastalık ya da yaşam biçimine eşlik eden ve yeti yitimine yol açan bir belirti olarak görmek doğru bir tutum olacaktır.
MOTİVASYONEL YORGUNLUK
PSİKOJENİK YORGUNLUK
FİZİKSEL YORGUNLUK
YORGUNLUK
Belirtileri ve Nedenleri
Dinlenmekle geçmeyen yorgunluk şikâyeti olan bir kişide öncelikle yorgunluğu açıklayabilecek bir tıbbi durumun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Yorgunluğa neden olabilecek fiziksel ve ruhsal hastalıklar ve eşlik eden belirtiler mutlaka araştırılmalıdır. Tablo 1’de yorgunluk yakınmasına neden olan genel tıbbi durumlardan en sık görülenlere yer verilmiştir.
Tablo 1: Yorgunluğa neden olan fiziksel ve ruhsal hastalıklar
I. Psikojenik ve yaşam biçiminden kaynaklanan nedenler (%80)
A. Duygudurum bozuklukları
Major depresyon
Bipolar bozukluk
B. Yeme bozukluğu
Anoreksiya Nervoza
Bulimiya Nervosa
C. Uyku bozuklukları
D. Yaşam biçimi
İş sorunları ve doyum eksikliği
Ev harcamaları ve ilişkiler
Sedanter yaşam biçimi
Yetersiz beslenme
Yetersiz dinlenme
E. İlaç ve madde kullanımı
II. Organik nedenler (%20)
A. Enfeksiyon
Ateşli hastalıklar
Tüberküloz
HIV enfeksiyonu ya da AIDS
Kronik mononükleosiz
İnfluenza
B. Metabolik bozukluklar
Diyabetes Mellitus
Hipotiroidi ya da hipertiroidi
Hiperparatiroidi
Hipofiz yetmezliği
Addison hastalığı
Cushing hastalığı
C. Hematolojik hastalıklar
Anemi
Lenfoma
Lösemi
Gizli kanserler
Ağır metal entoksikasyonu (kurşun)
D. Renal hastalıklar
Akut böbrek yetmezliği
Kronik böbrek yetmezliği
E. Karaciğer hastalıkları
Akut hepatit
Kronik hepatit
Siroz
F. Romatolojik hastalıklar
Fibromiyalji
Sjögren sendromu
Polimiyaljiya Romatika
Dev hücreli arterit
Bağ dokusu hastalıkları
İnflamatuvar barsak hastalığı
Sarkoidoz
Kronik yorgunluk sendromu
G. Nörolojik
Multipl Sklerozis
Parkinson hastalığı
H. Çeşitli
Uyku apnesi
Koroner arter hastalığı
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı
İ. İlaçlar
Yorgunluğu açıklayabilecek herhangi bir tıbbi durumun varlığı saptanamadığında hastanın klinik belirtileri ve öyküsüyle kronik yorgunluk yakınması arasındaki ilişki gözden geçirilmelidir. Klinik olarak değerlendirilmiş, tanımlanamayan devamlı veya tekrarlayan yorgunluğun yeni veya bilinen bir zamanda başlaması, devam eden bir hareketlilik sonucu olmaması, esas olarak dinlenmekle hafiflememesi ve mevcut iş, eğitim, sosyal ve özel yaşam aktivitelerinde belirgin azalmaya yol açması kronik yorgunluk sendromunu akla getirir. Kronik yorgunluk sendromunun özellikleri Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2: Kronik yorgunluk sendromu tanı kriterleri
A. 6 aydan fazla zamandır süren ve aşağıdaki özellikleri gösteren şiddetli, açıklanamayan yorgunluk
(1) Yeni ya da belirlenebilir bir başlangıç vardır
(2) Devam eden fiziksel aktiviteye bağlı değildir
(3) Dinlenmekle geçmez
(4) İşlevsellikte bozulmaya neden olur
B. Aşağıdaki yeni belirtilerden 4 veya daha fazlası eşlik eder
(1) Hafıza veya konsantrasyonda bozulma
(2) Boğaz ağrısı
(3) Hassas lenf nodları
(4) Kas ağrısı
(5) Birçok eklemde ağrı
(6) Yeni bir seyir gösteren baş ağrıları
(7) Dinlendirici olmayan uyku
(8) Fiziksel aktivite sonrası 24 saatten fazla süren kırıklık
Bu esas belirtilerin yanı sıra karın ağrısı, şişkinlik, göğüs ağrısı, kronik öksürük, ishal, sersemlik, ağız ve göz kuruluğu, kulak ağrısı, çarpıntı, çene ağrısı, sabah katılığı, bulantı, gece terlemesi, psikolojik problemler (depresyon, sinirlilik, anksiyete, panik atak), nefes darlığı, deri duyarlılığı, karıncalanma hissi ve kilo kaybı gibi belirtilerin varlığı da ifade edilmektedir.
Hastalar çabucak yorulduklarını, eskiden kolaylıkla yapabildikleri etkinliklerin bile onları yorduğunu söylerler ve dinlenmelerine karşın bu yorgunluk hislerinin geçmediğinden yakınırlar. Yorgunluk hissi başlangıçta, etkinliğin tümü boyunca aynı performansı gösterememe olarak ortaya çıkar. Örneğin bir ev kadını her zaman kolaylıkla yaptığı gündelik ev temizliğinin kendisini yorduğundan, temizliği tamamlayamadan bırakmak zorunda kaldığından yakınır. Çabuk yorulmaya çoğunlukla öznel olarak hissedilen güçsüzlük, enerjisizlik duygusu ile yaygın kas ve eklem ağrıları eşlik eder. Hastaların uyku düzenleri ve kaliteleri bozulur. Sanki bütün gece uyumamış ve çok çalışmış gibi kendilerini tükenmiş hissederek uyandıklarından yakınırlar. Başlangıçta özellikle iş yaşamında kendini gösteren çabuk yorulma ve güçsüzlük hissi giderek önce günlük basit etkinliklere, ardından cinselliğe kadar yaşamın her alanına yayılır. Hasta banyo yapmanın, yüzünü yıkamanın, giyinmenin kendisini yorduğunu söyler. Yorgunluk hastalarında daha ayrıntılı bir öykü alındığında yorgunluğa enerjisizlik, motivasyonsuzluk, uyku bozukluğu, dikkat, bellek sorunları, huzursuzluk, tahammülsüzlük, kolay sinirlenme, cinsel işlev bozukluğu gibi belirtilerin eşlik ettiği görülür.
Yorgunluk yakınması olan kişi motivasyonsuzluğu; canının hiçbir şey yapmak istemediği, hemen her şeye karşı bir isteksizlik hissettiği bir durum olarak tarif eder. İsteksizlik yakınması derinlemesine araştırılmadığında hastalara depresyon tanısı konulabilir. Depresyondaki isteksizlik hissi ile yorgunluk yakınması olan kişilerdeki isteksizlik yakınması farklıdır. Depresyonda isteksizlik yapılan etkinlikten tat alamama, etkinliğin zevk vermemesi şeklindedir. İsteksizliğin gerisinde hastanın kendisini beceriksiz, işe yaramaz hissetmesi yatar. Yorgunlukta ise etkinlik gerçekleştirilebilse hasta zevk alacaktır ve yapabilme isteği aslında korunmuştur. Etkinlik gerçekleştirilebilse hasta çok keyif alacağını ama yorgunluktan, güçsüzlükten yapamadığını belirtir.
Yorgunluk hastalığı ile modern yaşam koşulları arasında dolaysız bir ilişki olduğunu destekleyen çok sayıda klinik gözlem vardır. Gerçekten de modern hayatın ağır ve stresli yaşam/çalışma koşulları, yorgunluğun gelişiminde özel bir önem taşır. Örneğin kronik yorgunluk sendromunda geçirilen bir viral enfeksiyon sonrası çalışma şartları nedeniyle yeterince istirahat dönemi geçirilememesinin, sendromun gelişmesine neden olduğu düşünülmektedir. Üretim ve çalışmayı hayatın merkezine alan ve tüm kurumlarını çalışabilme üzerine biçimlendiren batı toplumlarında yorgunluğun daha yaygın olarak görülmesinin bir nedeni de budur.
Önemi
Yapılan bir araştırmada birinci basamak sağlık hizmetine başvuran erkeklerin %45, kadınların ise %67’sinde yorgunluk yakınması olduğu gösterilmiştir. Sağlık hizmetine çok sık başvuran bu hastalarda, çok sayıda muayene ve laboratuvar tetkiki uygulanmakta, özgül olmayan ilaç tedavileri verilmekte ve tüm bunlar uzun süreli işgücü kayıplarına yol açmaktadırlar. Ayrıca bu hastalarda, mesleki ve gündelik hayatla ilgili işlev kaybı, kişilerarası ilişkilerde bozulma ve genel bir kendinden memnun olmama hali ortaya çıkmaktadır. Daha önemlisi ise iyileşememektedirler.
Tedavi
Bireye özgü fiziksel ve sosyal tedavi planı yapılmalıdır. Mevcut şikâyetlerini değerlendirme, kişi ve ailesinin eğitilmesi, sosyal yaşantısı konusunda destekleme ve düzenli hasta ile iletişimi sürdürme tedavide esastır. Her hangi bir nedenle açıklanamayan yorgunluk vakalarında alternatif tedavi yöntemleri uygulanması gerekli olabilir. Psikiyatrik belirtilerin baskın olduğu vakalarda psikoterapi, davranışçı terapi yöntemleri için psikiyatra yönlendirme yararlı olacaktır. Önerilen egzersiz terapisi, ilaçlar, vitamin tedavileri, omega-3 vb ek maddeler dikkatli seçilmeli ve yakın takip edilmelidir. Düzenli hayat tarzı, hafif fiziksel egzersizler, sağlıklı beslenmek ve ideal kiloyu korumak da kronik yorgunluk sendromu ve benzeri rahatsızlıklardan korunmak için uygulanması gereken esaslardır. Tedavideki temel kurallar:
• Kişinin hastalığının anlaşılması ve ona yönelik tedavinin düzenlenmesi.
• Klinik belirtilerine göre; özellikle kas ve eklem ağrıları, anksiyete bozukluğu, uyku bozuklukları için ilaç tedavilerinin değerlendirilmesi.
• Fiziksel aktivitenin arttırılması ve bedenin formda tutulmasının sağlanması.
• Psikolojik ve sosyal destek sağlanması.
• Uyku düzeninin sağanması.
• Stresin azaltılması.
Öneriler
*Yapabildiğiniz kadar istirahat edin.
*Hayat hızınızı yavaşlatın, fiziksel veya duygusal stres meydana getirecek ortamlardan ve işlerden kaçının.
*Çalışma ortamınızı yeniden düzenleyin (Aşırı iş yükünden kaçının, dinlenme zamanlarınızı arttırın, finansal, bürokratik ve idari işlerde en az sorumluluk alın, yeterli uzman eğitimi ve yönlendirme yapılmasını isteyin…).
*İş hayatınızda ve özel hayatınızda yeni stratejiler belirleyin.
*Takım çalışması yapın.
*İşyerinde sosyal destek amaçlı gruplar kurun ve toplantılar düzenleyin.
*Eğitim içerikli uygulamalar ile bireysel baş etme yöntemlerini geliştirin.
*Kas gevşetici egzersizler yapın.
*Zor işleri eşit olarak dağıtarak yükün aynı kişiler üzerinde birikmesini engelleyin ve zor işlerin dönüşümlü olarak yapılmasını sağlayın.
*Gün içerisinde kitap, gazete ve dergi okuma gibi, iş harici aktiviteler için zaman ayırın.
*Yorgunluğa karşı en iyi ilaç tatile çıkmaktır. Tatile çıkın.
*Çalışma temposunu düşürün.
*Yaşamınızı renklendirecek uğraşlar bulun.
*Her sabah 10-15 dakika aç karnına egzersiz yapın.
*Uyku ritmine dikkat edin.
*Bol vitaminli ve mineralli besinleri sofranızdan eksik etmeyin.
*Bol sıvı alın. En az günde 2 litre su için.
*Alkolden uzak durun.